• TİCARET UNVANININ KORUNMASI

 

Tacirin, ticaret unvanını kanun çerçevesinde özgür biçimde seçme ve kullanma yükümlülüğü tacir sıfatının doğmasıyla başlamaktadır. Ticaret unvanını seçme ve kullanma yükümlülüğü yanında unvanın tescili zorunlu bir unsur değildir. Kurucu nitelikte olmayan tescil olmadan da tacir, ticaret unvanını kullanabilecektir. Ancak ticaret unvanının tescili ile özel bir korumadan yararlanması imkan dahilindedir.[1]

Usulüne uygun olarak tescil edilmiş olan ticaret unvanı, unvanın sahibine kullanma ve başka kişilerce izinsiz kullanılmasını engelleme hakkı sağlamaktadır. Bu hak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 52’nci maddesi ile sağlanmaktadır. Bunun yanında, usulüne uygun olarak tescil edilmiş ticaret unvanı, genel hüküm niteliğinde olan haksız rekabet hükümlerinin de korumasından faydalanabilmektedir. Ancak tescil edilmemiş ticaret unvanı TTK’nın sağlamış olduğu özel koruma hükmünden faydalanamazken genel nitelikli haksız rekabet hükümlerinden yararlanabilecektir.[2]

 

A. Tescilli Ticaret Unvanının Korunması

 

1.Tekel Hakkı

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 50’nci maddesine göre; usulüne uygun olarak tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece hak sahibine aittir. Kanun’un 45’inci maddesinde ise; gerçek ve tüzel kişiler tarafından kullanılan ticaret unvanın tekel hakkı tüm Türkiye için geçerlidir. Bundan dolayı gerçek veya tüzel kişi tacirlerin usulüne uygun olarak tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanları sonradan Türkiye’de hiçbir şekilde aynı ya da çok küçük farklılıklarla tescil edilemez. Daha önceden tescili yapılmış olan ticaret unvanından farkı belli olacak şekilde eklerin yapılması gerekmektedir.[3]

Usulüne uygun olarak tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanının üzerinde tacirin mutlak kullanma ve koruma talep etme hakkı bulunmaktadır. Ticaret unvanı sahibi kendisine bahşedilen bu hakka dayanarak, bir zarar tehlikesiyle karşılaştığını ya da zarar gördüğünü ispata gerek kalmadan, ticaret unvanına benzeyen başka bir ticaret unvanının tescilini önleyebilmekte yahut kullanılmasını engelleyebilmektedir. Kanun koyucunun tacire böyle bir imkan vermesinin amacı; öncelikli olarak haksız rekabeti engellemek, gelişmekte olan ticaret unvanını korumak ve gelişmesini kolaylaştırmaktır. Tabii ki tacir bu hakkı kazanabilmesi için ilk olarak tescil işlemini gerçekleştirmelidir. Tescil burada karşımıza kurucu unsur olarak çıkmaktadır. Özel bir korumaya tabii kılmak için ticaret unvanı tescil edilmektedir. Yoksa kamuoyunu haberdar etmek gibi bir amaç taşımamaktadır.[4]

 

2.Tescilli Ticaret Unvanının TTK 52 Kapsamında Korunması

Ticaret unvanın korunması Türk Ticaret Kanunu’nun 52’inci maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Bu koruma, tescil edilmiş ticaret unvanları için geçerlidir. Tescil edilmeyen ticaret unvanları, bu korumadan yararlanmayıp genel nitelikteki haksız rekabet hükümlerinden yararlanabilecektir.[5]

Ticaret unvanının tescili ve kullanılması tacir sıfatının doğması ile başlamaktadır. Tacirin külfetlerinden olan bu zorunluluk hali, tacir sıfatının doğumu ile başladığından dolayı bu andan itibaren tacir, ticaret unvanını seçip kullanmak ve unvanı, işletmesi ile ticaret siciline tescil ettirmek durumundadır. Her ne kadar bu durum(tacir sıfatının kazanıldığı an) bir zorunluluk hali olarak tacire bir külfet doğursa da bunun yanında bir hak da bahşetmektedir. Çünkü tacir sıfatını kazandığı andan itibaren ticaret unvanı seçip kullanmak ve bu unvanı tescil ettirme hakkına da kavuşmuş olacaktır.[6] Ancak şu durumu belirtmek gerekmektedir: Ticaret unvanının tescili kurucu unsur olmadığından dolayı tescilden önce dahi ticaret unvanı kullanılabilir. Fakat 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 50’nci maddesinde “Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir.” şeklinde düzenleme yapılarak tescilsiz kullanılan ticaret unvanının TTK’nın 52’nci maddesinde düzenlenmiş olan özel korumadan yararlanması mümkün değildir. Bunların yanında; usulüne uygun  olarak tescil edilmemiş bir ticaret unvanını ilk kez kullanan tacir, tescilsiz kullandığı ticaret unvanı üzerinde bir hak elde edecektir. Tacir bu hakka dayanarak tescilsiz kullandığı ticaret unvanına bir tecavüz halinin bulunduğunu öğrendiğinden itibaren Türk Ticaret Kanunu’nun 54’üncü maddesinde düzenlenmiş olan haksız rekabet hükümlerine başvurabilecektir. Haksız rekabet hükmünün dışında; ticaret unvanında gerçek bir kişinin adının bulunması halinde ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 26’ncı maddesi uygulama alanı bulabilecektir.[7]

 

3.Tescilli Ticaret Unvanına Tecavüz Edilen Kimsenin Hakları

Tacir, usulüne uygun olarak tescil ettirmiş olduğu ticaret unvanının üçüncü kişiler tarafından kusurlu ya da kusursuz davranışları tecavüz edildiğini öğrendiği andan itibaren TTK’nın 52’nci maddesinde belirtilen kanuni yollara başvurabilecektir.[8] TTK 52’nci madde uyarınca ticaret unvanın tecavüz veya ihlal edildiğini ileri süren tacir; kullanımın tecavüzün menini ve haksız olarak kullanılan ticaret unvanı tescil edilmemişse kanuna uygun olarak değiştirilmesini veya silinmesini, zarar görmüş ise kusur halinde bunun da tazminini isteyebilecektir. Ayrıca ticaret unvanının korunması amacıyla açılan dava sonucunda, mahkeme hükmün gazetede yayımlanmasına karar verebilecektir.

 

a) Kullanımın Tespiti

Ticaret unvanının bir başka kişi tarafından ticari dürüstlüğe aykırı olarak kullanılması halinde, söz konusu durumun ticari dürüstlüğe aykırı olduğunun tespitini mahkemeden isteyebilecektir. Bu dava ile sadece ticaret unvanının kullanılması ticari dürüstlüğe aykırı bir kullanım olup olmadığı yönündedir. Bu dava sonucunda eda hükmü karşımıza çıkmamaktadır. Normalde medeni yargılamada; eda davasının açılabileceği hallerde tespit davasının açılmasının olanağı yoktur. Çünkü eda davası içinde bir tespit de barındırmaktadır. Ancak TTK’nın 52’nci maddesi bu durumun istisnasıdır. Zaten 52’nci maddede yer alan diğer davaların her birisi eda davasıdır.[9]

 

b) Haksız Kullanımın Yasaklanması

Tacir, ticaret unvanının bir başkası tarafından kullanılan kimse, bu haksız kullanımın yasaklanmasını mahkemeden isteyebilir. Eda davası niteliği taşıyan haksız kullanımın yasaklanması davasında davalı tarafın kusurlu olması gerekmemektedir. Ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı olarak kullanılması halinde tecavüze uğrayan taraf haksız kullanımın yasaklanmasını dava edebilecektir.[10]

Ticaret unvanı üzerindeki hakkın ihlali devam ettiği sürece, hakkı ihlal edilen tacirin dava açma hakkı da devam etmektedir. Fakat bazı hallerde ticaret unvanın başkası tarafından kullanılmasının yasaklanması davası tacirin          elinden alınmaktadır. Bu durum karşımıza şu şekilde çıkmaktadır: Tacir eğer ticaret unvanının başkası tarafından kullanılmasını önleme hakkını Medeni Kanunu’nun 2’nci maddesince belli bir davranışta bulunması gerekirken, haklı görülemeyecek bir süre içinde sessiz kalmış ise iyiniyetli kişiye karşı dava açma hakkını kaybetmektedir. Bu duruma sessiz kalma yoluyla hak kaybı denilmektedir. Ancak burada en önemli konu, ticaret unvanını sonradan kullanan kişinin iyiniyetli olmasının zorunluluğudur. Kural olarak sicile tescil iyiniyeti ortadan kaldırdığından dolayı iyiniyetin ispatı bunu ileri sürene aittir.[11]

 

c) Haksız Tescil Edilmiş Ticaret Unvanının Değiştirilmesi veya Silinmesi

Tacir; haksız bir şekilde tescil edilmiş ticaret unvanının, sonradan tescil edilen ticaret unvanının kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya sicilden terkinini isteyebilir. Burada da sonradan tescil ettiren kişinin ticari dürüstlüğe aykırı davranması kanun koyucu tarafından yeterli görülmüştür. Haksız olarak kullanma, ticaret unvanının kanuna aykırı olarak oluşturulmasını da kapsamaktadır. Tescilli aynı iki unvan bulunması halinde ilk tescili yaptıran öncelik hakkına sahiptir. Ayrıca sonradan tescil edilmiş unvanın sicilden silinmesini isteyebilir. Ticaret unvanının değiştirilmesi hususu ise birbirinden ayırt edilemeyecek düzeyde birbirine benzeyen ticaret unvanının iltibası halinde karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda, TTK’nın 45’inci maddesince sonradan unvanını tescil ettirilen tarafın, ticaret unvanına bir ek yapılmak suretiyle değiştirilmesi mahkemeden istenebilecektir.[12]

 

d) Tecavüzün Sonucu Olan Maddi Durumun Ortadan Kaldırılması

Türk Ticaret Kanunu’nun 53’nci maddesine göre; bir tacirin ticaret unvanının başkası tarafından ticari dürüstlüğe aykırı davranması halinde unvan üzerinde hak sahibi olan taraf, ihlalin sonucu olarak meydana gelen maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve bu kapsamda gerek görülürse araçların ve ilgili maddelerin yok edilmesini mahkemeden talep edebilecektir. İhlalin sonucu olarak meydana gelen maddi durumun ortadan kaldırılması hususu, unvanı ticari dürüstlüğe aykırı şekilde kullanan tacir için ihlalden önceki durumun geri getirilmesini sağlamak için hak sahibine tanınmıştır. Ancak kanun hükmünde de olan “gereğinde” sözcüğü ile araçların veya ilgili malların imhası hali son çare olarak başvurulması bir kurumdur.[13]

 

e) Maddi ve Manevi Tazminat

Ticaret unvanını ticari dürüstlüğe aykırı olarak kullanan kimseden, ticaret unvanı kanuna aykırı bir şekilde başka bir kimse tarafından kullanılan kişi eğer bir zarara uğramış ise bu zararının tazminini isteyebilecektir. Zararın tazmini maddi ve manevi tazminat şeklinde karşımıza çıkmaktadır.[14]

Zarara uğrayan hak sahibi maddi tazminat talep edebilmesi için; ticaret unvanına tecavüz eden kimsenin kusurlu olması, fiili ile zarar arasında illiyet bağının bulunması ve en önemlisi de hak sahibinin bu fiil nedeniyle bir zararı olmalıdır. Maddi tazminat için zarar tehlikesinin varlığı yeterli değildir. Zararının tazminini talep eden kişi, borçlar hukukunun genel ilkelerine uygun olarak zararını ispat etmek zorundadır. Burada hükmedilecek olan maddi tazminat miktarı; ihlalin sonucunda ihlal eden kişinin elde etmesi mümkün olan menfaatin karşılığı da olabilir. Manevi tazminat ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58’inci maddesindeki koşulların gerçekleşmesi ile karşımıza çıkacaktır.[15]

 

f) Hükmün İlanı

Ticaret unvanının korunması hasebiyle açılan dava sonunda, davayı kazanan tarafın talebi halinde masraflar karşı tarafa ait olmak üzere hükmün gazete ile ilan edilebilmesi mümkündür. Genellikle ticaret unvanın korunması, tekel hakkı uyarınca mahkemeden talep edilmesi halinde hükmün ilanı davayı kazanan davacı tarafça istenmektedir. Mahkemenin davanın reddine karar vermesi halinde ise hükmün ilanı neredeyse hiç görülmemektedir.[16] Haksız rekabet hükümleri çerçevesinde ticaret unvanının korunması istenildiği takdirde ise hükmün ilan edilmesi durumu taraflar için hem davanın kabulü hem de davanın reddi halinde önem taşımaktadır. Çünkü haksız rekabete neden olacak şekilde davranmak kadar bir kimseye haksız olarak haksız rekabet fiilinin işlendiğini isnat etmekte ticari dürüstlüğe aykırı bir davranıştır.[17]

 

B. Tescilsiz Ticaret Unvanının Korunması

 

Ticari işletmesinin açılış tarihinden itibaren her tacir, ticaret unvanını ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Fakat ticaret siciline tescil ticaret unvanı için kurucu unsur olmadığından dolayı tescilsiz olarak bir ticaret unvanı kullanılabilir. Doğal alarak tescilsiz ticaret unvanı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 52’nci maddesinin sağlamış olduğu özel korumalardan yararlanamayacaktır.[18] Ticaret siciline tescil edilmemiş ticaret unvanı 6102 sayılı TTK’nın haksız rekabet hükümlerine, 4721 sayılı TMK’nın adın korunmasına ilişkin hükümlerine ve 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK’nın ilgili hükümleri ile korunmaktadır.

 

1.Haksız Rekabet Hükümlerine Göre Koruma

Haksız rekabet hükümlerine göre ticaret unvanının korunması tamamlayıcı niteliktedir. Ticaret siciline tescil edilmemiş ticaret unvanının korunması sadece haksız rekabet hükümleri uyarınca olduğundan dolayı bu koruma tamamlayıcı niteliktedir. Unvanın tecavüze uğradığını ileri süren taraf haksız rekabet hükümlerine dayanabilmesi için, haksız olarak yapılan eylem sonucunda meydana gelen bir zarar ya da zarar tehlikesiyle karşılaşmalıdır.[19]

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 56’ncı maddesine göre haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;

  • Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
  • Haksız rekabetin menini,
  • Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
  • Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
  • Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir.

Kusur, haksız rekabetin ortaya çıkması için gerekli bir şart değildir. Sadece haksız rekabete dayanan tazminat davalarında aranılacaktır. Bunun dışında kalan davalarda kusur şartı aranmayacaktır.[20] Ayrıca TTK’nın 59’uncu maddesine göre; haksız rekabet nedeniyle açılmış olan davayı kazanan taraf kararın kesinleşmesinden sonra, masrafı davayı kaybeden tarafa ait olmak üzere, mahkeme kararının ilanını isteyebilir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 60’ıncı maddesince haksız rekabet nedeniyle açılabilecek davalar için zamanaşımı süreleri belirlemiştir. İlgili maddeye göre TTK’nın 56’ncı maddelerinde sayılan davalar, hak sahibi hakkın doğumunu öğrendiği günden bir yıl ve her halde bu hakkın doğumundan üç yıl geçmekle zamanaşımına uğramış olacaktır. Ancak haksız rekabet fiili aynı zamanda 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu(TCK) gereğince daha uzun dava zamanaşımı süresine tabi olan cezayı gerektiren bir fiil niteliğinde ise, bu süre hukuk davaları için de geçerli olur.[21]

 

2.Medeni Kanun Kapsamında Korunması

Türk Medeni Kanunu’nca kişilik haklarının içinde olan isim üzerindeki hak, özel olarak korunmuştur. İsim hakkı, kişilik haklarından olduğundan dolayı TMK’nın kişilik haklarına karşı gerçekleştirilen ihlaller nedeniyle ortaya çıkacak koruma çerçevesinde getirilen 23 ila 25’inci maddeleriyle de korunmaktadır.[22] Ancak isim üçüncü kimselerin saldırısına kolay uğrayabileceği ve taşıdığı önem nedeniyle TMK’nın 26 ile 27’nci maddelerinde özel olarak korunmak istenmiştir. İlgili maddelerde; ismi haksız olarak başkası tarafından kullanılan kişi bu duruma son verilmesini ve bazı özel şartlar ile kusurun şartları bulunması halinde maddi ve manevi tazminat verilmesini mahkemeden isteyebilecektir.[23]

Kişi ticaret unvanlarında, gerçek kişi ad ve soyadının bulunması zorunlu[24] iken; konu unvanlarında gerçek kişilerin ad ve soyadı ek[25] olarak alınabilmektedir. Eğer gerçek kişinin adı ve soyadı ticaret unvanında yer almakta ise TTK’nın özel korumalarından ayrı olarak, tacir adın korunmasına ilişkin hükümlere de dayanabilir.[26]

 

3.Markaların Korunması Hakkındaki 556 Sayılı KHK Kapsamında Koruma

556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki KHK ile ticaret unvanının  korunması ile alakalı özel hükümler bulunmaktadır. İlgili KHK’nın 8’inci maddesinin üçüncü fıkrasında; tescilsiz bir işaretin veya markanın başkası adına tesciline hak sahibinin itirazda bulunabileceği düzenlenmiştir. Bu itirazın yapılabilmesi için markanın tescili için yapılan başvuruda belirtilen rüçhan hakkından önce veya markanın tescili için yapılan başvuru tarihinden, bu işaret için hak edilmiş olması ve bu hak ile hak sahibine, daha sonra tarihli bir markanın kullanılmasını yasaklama olanağı sağlamalıdır.[27] Bu durumda 556 sayılı KHK ile ilk kez bir işaret veya markayı kullanan kişiye haksız rekabet hükümlerine göre kazanmış olduğu hakka üstünlük tanınmıştır. Hak sahibi bu üstünlüğe dayanarak işaret veya markanın aynısının ya da benzerinin başkası bir kimse adına tesciline itiraz olanağı tanımıştır. Ancak bu hükmün uygulanabilmesi için hak sahibi olduğunu iddia eden kimsenin, rüçhan hakkından veya tescil başvurusundan önce bahsi geçen marka veya işaret üzerindeki hukuken korumaya değer bir hakkını ve tescilsiz kullanımdan doğan hakkının olduğunu ispatla mükelleftir.[28]

 

C. Milletlerarası Koruma

 

Ticaret unvanına sahip tacir TTK, TMK ve 556 sayılı KHK hükümleri dışında milletlerarası korunma hükümlerinden de yararlanabilecektir. Çünkü Türkiye 1883 tarihli Sınai Mülkiyetin Korunması hususundaki Paris Sözleşmesi’nin tarafıdır. Sözleşmenin 8’inci maddesince de Türkiye koruma hükümlerine tabiidir. Sözleşmenin 8’inci maddesi “Ticaret unvanı, bir fabrika veya ticaret markası aksamından bulunsun veya bulunmasın, tevdi ve tescil mecburiyeti olmaksızın, ittihada dahil memleketlerin kaffesinde himaye edilecektir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu sözleşmeye taraf olan ülkelere tabii olan gerçek ve tüzel kişi unvanlarına sağlanan koruma sınırlıdır. Ticaret unvanının Türkiye’de korunmasına talep eden yabancı ülke uyruklu hak sahibi, ticaret unvanının Türkiye’de de yaygın bilinirliğe sahip olduğunu ve bu kullanım nedeniyle müşterilerin karışıklığa düşeceğini ve kendisinin zarar veya zarar tehlikesine maruz kalacağını ispatlamakla mükelleftir. Bu durumdan dolayı bu derecede bilinirliğe sahip olmayan ticaret unvanı sahipleri, kendilerine ait ticaret unvanlarının Türkiye’de başkaları adına tescil edildiğinden hareketle tecavüz iddiasında bulunamayacaktır.[29]

 

D. Ticaret Unvanı İle İlgili Cezai Yaptırımlar

 

Türk Ticaret Kanunu’nda ticaret unvanının seçilmesi, oluşturulması, kullanılması, tescili, gerekli eklerin yapılmasına ilişkin hükümler ile ticaret unvanının devrine ilişkin hükümlere aykırı davrananlar hakkında cezai yaptırımlar düzenlenmiştir. TTK’nın 51’inci maddesinin birinci fıkrasında; tüm mahkemeler, memurlar, ticaret ve sanayi odaları, noterler ve Türk Patent Enstitüsü görevlerini yaparlarken bir ticaret unvanının tescil edilmediğini, kanun hükümlerine aykırı olarak tescil edildiğini veya kullanıldığını öğrenirlerse durumu yetkili makamlara bildirmek zorunda olduğu öngörülmüştür. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında ise ticaret unvanı ile ilgili hükümlere uyulmaması halinde uygulanacak olan cezai yaptırımlar belirtilmiştir. Bu yaptırımlar; hapis cezası,  para cezası ve idari para cezasıdır. Şube eklerinin kullanılması, ticaret unvanını kullanma zorunluluğu  ve ayırt edici ek yapma zorunluluğu ile ilgili hükümlere aykırı davranıldığı takdirde iki bin Türk Lirası idari para cezası verilir. TTK’nın 49’uncu maddesine aykırı olarak ticaret unvanını devreden, devralan ve kullananlar ile ticaret unvanının ekleri ile ilgili TTK’nın 46’ncı madde hükmünü ihlal edenler hakkında üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilecektir.[30] TTK’nın 62’nci ve 63’üncü maddelerinde ise ticaret unvanının haksız rekabet hükümlerine göre korunması durumunda cezai sorumluluk çerçevesinde cezai yaptırımlar düzenlenmiştir.[31]

 

 KAYNAKÇA

[1] KAYIHAN, Şaban; Ticari İşletme Hukuku, B. 3, 2015, Ankara, s. 133

[2] AYHAN, Rıza; Ticari İşletme Hukuku, Genel Esaslar, B. 8, 2015, Ankara, s. 304

[3] KAYAR, İsmail; Ticari İşletme Hukuku, B. 10, 2015, Ankara, s. 230ukH

[4] KARAYALÇIN, Yaşar; Ticaret Hukuku Dersleri, Ankara, 1968, s. 374. POROY, Reha; Ticari İşletme Hukuku, B. 14, 2012, İstanbul

[5] KAYAR, İsmail; Ticari İşletme Hukuku, B. 10, 2015, Ankara, s. 231ukH

[6] ÜLGEN, Hüseyin; Ticari İşletme Hukuku, B. 4, 2015, İstanbul, s. 420

[7] AYHAN, Rıza; Ticari İşletme Hukuku, Genel Esaslar, B. 8, 2015, Ankara, s. 305

[8] KORKMAZ, Şerife; Ticaret Unvanının Korunması ve Marka İlişkisi, 2010, Ankara, s. 46

[9] ÜLGEN, Hüseyin; Ticari İşletme Hukuku, B. 4, 2015, İstanbul, s. 423

[10] AYHAN, Rıza; Ticari İşletme Hukuku, Genel Esaslar, B. 8, 2015, Ankara, s. 309

[11] POROY, Reha; Ticari İşletme Hukuku, B. 44, 2012, İstanbul, s. 404

[12] KARAHAN, Sami; Ticari İşletme Hukuku, B. 26, 2014, İstanbul, s.161

[13] ÜLGEN, Hüseyin; Ticari İşletme Hukuku, B. 4, 2015, İstanbul, s. 425

[14] ARKAN, Sabih; Ticari İşletme Hukuku, B. 15, 2011, Ankara, s. 266

[15] AYHAN, Rıza; Ticari İşletme Hukuku, Genel Esaslar, B. 8, 2015, Ankara, s. 310

[16] KARAYALÇIN, Yaşar; Ticaret Hukuku Dersleri, Ankara, 1968, s. 396

[17] KORKMAZ, Şerife; Ticaret Unvanının Korunması ve Marka İlişkisi, 2010, Ankara, s. 46

[18] ÇOBAN, S. Özlem; Türk Hukukunda Marka ve Ticaret Unvanı Arasındaki İlişki Dolayısıyla Ortaya Çıkan Sorunlar ve Çözüm Önerileri, 2014, Ankara, s. 43

[19] KORKMAZ, Şerife; Ticaret Unvanının Korunması ve Marka İlişkisi, 2010, Ankara, s. 54

[20] KARAHAN, Sami; Ticari İşletme Hukuku, B. 26, 2014, İstanbul, s. 202

[21] ÇAĞLAR, Hayrettin/ÖZDAMAR, Mehmet; Ticaret Unvanının Korunması, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 14, S. 2, 2006, s. 129

[22] İMRE, Zahit; Medeni Hukuka Giriş, B. 3, İstanbul, 1980

[23] AKİPEK, Jale/AKINTÜRK, Turgut; Türk Medeni Hukuku, C. 1, B. 5, İstanbul 2004, s. 454

[24] 6102 sayılı TTK m. 41

[25] 6102 sayılı TTK m. 43

[26] KORKMAZ, Şerife; Ticaret Unvanının Korunması ve Marka İlişkisi, 2010, Ankara, s. 58

[27] AKİPEK, Jale/AKINTÜRK, Turgut; Türk Medeni Hukuku, C. 1, B. 5, İstanbul 2004, s. 453

[28] ÇAĞLAR, Hayrettin/ÖZDAMAR, Mehmet; Ticaret Unvanının Korunması, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 14, S. 2, 2006, s. 135

[29] KARAHAN, Sami; Ticari İşletme Hukuku, B. 26, 2014, İstanbul, s. 162

[30] KAYAR, İsmail; Ticari İşletme Hukuku, B. 10, 2015, Ankara, s. 232

[31] ÜLGEN, Hüseyin; Ticari İşletme Hukuku, B. 4, 2015, İstanbul, s. 429