İCRA TAKİBİ NEDİR, TÜRLERİ NELERDİR?
Alacaklının borcunu zamanında ve rızası ile ödemeyen borçludan, devlet gücü yardımıyla alacağını tahsil etme yöntem ve şeklini düzenleyen hukuk dalına icra ve iflas hukuku (cebri icra hukuku) denir. İcra iflas hukukunun karakteristik özelliklerinin başında, alacaklının borçluyu kamu gücü vasıtasıyla ifaya zorlayabilmesi (cebir) gelmektedir. İcra ve iflas hukuku alanında zor kullanma imkanı bulunmakla birlikte, zor kullanma yetkisi sadece devlete aittir. Tarafların birbirine veya üçüncü kişilerin taraflara karşı zor kullanma yetkisi yoktur.
İcra ve iflas hukuku cüzi icra (icra hukuku) ve külli icra (iflas hukuku) olmak üzere iki temel ayak üzerine oturur. Bu temel ayakların yanı sıra konkordato ve sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının yeniden yapılandırılması gibi bu bu hukuk alanının kapsamı içerisine giren ayrık konular da vardır.
İcra hukuku alanında, alacağını tahsil edemeyen bir ya da birkaç alacaklı, borçluya karşı takip başlatarak, onun malvarlığının kendi alacaklarına yetecek miktarını cebri icra organları vasıtası ile paraya çevirtip alacaklarını elde etmeye çalışırlar. Şu halde icra hukukunda (cüzi icrada), borçlunun karşısında bir veya birkaç alacaklısı bulunmakta ve bu alacaklılar borçlunun malvarlığının tamamına değil, kendi alacaklarına yetecek miktarına başvurmaktadır. Bu başvuru ise, alacaklının talebi üzerine devletin cebri icra organları vasıtası ile gerçekleşmektedir. Bu bağlamda kanun koyucu cüzi icra takibinin borçlusu olabilecek kimseler bakımından bir sınırlandırma getirmemiştir. Borcunu vadesinde ödemeyen tacir, esnaf, memur, işçi, öğrenci, ev kadını, küçük ve kısıtlı gibi herkes icra takibinin borçlusu olabilir.
İcra ve iflas hukuku alanında, cüzi icra ile bağlantılı olarak bir de ihtiyati haciz müessesi vardır. Bu müessese ile kural olarak, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş olmasına rağmen ödenmemiş bir para alacağının garanti altına alınması amaçlanır. Diğer takip yollarından farklı olarak ihtiyati haciz prosedürü icra dairesinden değil görevli ve yetkili mahkemeden başlatılır. Mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına geçici olarak el konulur. Geçici el koyma (haciz) kesinleşmediği müddetçe alacaklı bu malların paraya çevrilmesini isteyemez.
Cüzi icra ve külli icra, alacaklı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve bu hukuki ilişki sonucunda tarafların hak ve yükümlülüklerinin tespit edilme şekline göre çeşitli alt ayrımlara ayrılarak incelenmektedir. Bu başlık altında sadece icra takibinin (cüzi icranın) alt başlıkları üzerinde durulacaktır.
İCRA TAKİBİNİN (CÜZİ İCRANIN) TÜRLERİ
I- İLAMLI İCRA
Anayasa ile teminat altına alınan hukuki dinlenilme ve hukuki güvenlik ilkeleri dikkate alındığında olması gereken asıl takip yolu ilamlı icradır. Ancak, dava yoğunluğu nedeniyle ülkemizde, bazı alacaklar hakkında ilamsız icra takibi yapılması da kabul edilmiştir. Ancak, istisnai nitelikte olması gereken ilamsız icra takiplerinin bugün için sayısal olarak ilamlı takipleri geçtiği görülmektedir. İlamlı icra takibi, herhangi bir alacağı ilam ya da ilam niteliğinde belgeye bağlanmış olan alacaklının başvurduğu cüzi takip yoludur. İlam niteliğinde belgeye bağlanmış alacakları bir tarafa bırakırsak, ilamlı icra takibi yapmak isteyen alacaklı önce mahkemeye başvurarak bir dava açmalı ve mahkemeden lehine bir ilam almalıdır. Bu ilama rağmen borcun ifa edilmemesi halinde alacaklı mahkemeden aldığı ilamı takibe konu etmektedir.
İlamlı icranın konusunu, ifa edilebilen her türlü alacak oluşturulabilir. Bu alacak bir para alacağı olabileceği, çocuk teslimi, taşınır teslimi, taşınmaz teslimi, bir yapma borcunun ifası veya bir katlanma yükümlülüğünün gereğinin yerine getirilmesi de olabilir. Bu tip alacaklar için elinde bir ilam ya da ilam niteliğinde belge bulunan alacaklı, sadece ilamlı icra takibi yapabilir. Alacak bir para alacağı olsa dahi ilamsız takip yapamaz. Yargıtay, bir ilama bağlanmış para alacağı için ilamsız takip yapılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu içtihat etmiştir.
İlamlı icra yolunun dayanaklarını ilam ve ilam niteliğinde belgeler oluşturur. Mahkeme kararlarının taraflara verilmiş onaylı suretlerine ilam denir (HMK md. 301/2). İlam kavramına, hukuk mahkemeleri tarafından verilmiş kararlar dahil olduğu gibi, idare mahkemelerince tam yargı davası neticesinde verilen kararlar, Sayıştay ilamları, ceza mahkemesi kararlarının tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin kısmı, Uyuşmazlık Mahkemesinin hüküm uyuşmazlığı halinde verdiği kararlar, hakem kararları, usulüne göre tenfiz edilmiş yabancı mahkeme ve hakem kararları da dahildir.
İşaret ettiğimiz ilamların ilamlı icra hükümlerine göre yerine getirilmesi için bir eda hükmü (verme,yapma ve yapmama) içermesi gerekir. Buna karşılık salt tespit hükmü içeren ilamlar ile inşai kararlar ilamlı icraya konu teşkil etmezler. Mahkeme kararlarının ilamlı icraya konu olabilmesi için kesinleşmesi şart değildir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olması da tek başına kararın icra edilmesine engel değildir. Kararın icrası için ilk derece mahkemesi tarafından nihai kararın verilmiş olması gerekir. Ancak bazı mahkeme kararlarının ilamlı icraya konu olabilmesi için kesinleşmesi şarttır. Bu kararları şu şekilde sıralamak mümkündür :
- Şahsın hukukuna ilişkin mahkeme kararları,
- Aile hukukuna ilişkin mahkeme kararları (nafakaya ilişkin mahkeme kararları hariç; hatta nafakalara ilişkin hükümlerin icrası teminat yolu ile dahi durdurulamaz),
- Taşınmazlara ve onlar üzerindeki ayni haklara ilişkin kararlar (ancak taşınmazlar üzerindeki şahsi haklara ilişkin mahkeme kararlarının icrası için kesinleşmesine gerek yoktur),
- Yabancı mahkeme kararlarının tenfizine ilişkin kararlar,
- Gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin kararlar,
- Yargıtay’a göre kiralayanın kira bedeli tespit davası neticesinde, mahkemece tespit edilen kira farkı alacağını ilamlı icraya konulabilmesi için bu kararın kesinleşmesi şarttır.
İlam niteliğindeki belgeler; ilam niteliğindeki belgeler de ilamlı icranın dayanakları arasındadır. İlam niteliğindeki belgeler esasen bir mahkeme kararı hüviyetinde olmamakla birlikte, icra gücü bakımından mahkeme kararları ile aynı ayrıcalıklardan yararlanırlar. İlam niteliğindeki belgelerin bazıları İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmişken (İİK md. 38) bazıları da öze kanunlarda düzenlenmiştir. İlam niteliğindeki belgelerin en önemlilerini şu şekilde sıralamak mümkündür :
- Mahkeme huzurunda yapılan kabuller,
- Mahkeme huzurunda yapılan sulhler,
- Noterlerin düzenleme şeklinde yaptıkları kayıtsız şartsız para borcu ikrarını içeren belgeler,
- İcra kefaletleri,
- Temyiz kefaletleri,
- Tüketici hakem heyetlerinin belirli bir miktarı aşmayan kararları,
- Tarım kredi kooperatiflerinin kredi ile ilgili alacak senetleri,
- Avukatlık Kanunu madde 35/A’ya göre düzenlenmiş uzlaşma tutanakları,
- Arabulucular tarafından düzenlenmiş uzlaşma tutanakları.
İcra ve iflas Kanunu madde 34 hükmüne göre, alacaklı ilamların icrasını her icra dairesinden isteyebilir. Hatta takip başlatıldıktan sonra alacaklı yerleşim yerini değiştirirse takibin yeni yerleşim yeri icra dairesine aktarılmasını da isteyebilir. Borçlunun ilamlı icra takiplerinde icra dairesinin yetkisine itiraz etmesi söz konusu olmaz.
İlamlı icra takibine başvurmak isteyen alacaklı İİK m.58’e göre bir takip talebi doldurarak icra dairesine başvurmalıdır. Alacaklı takip talebine, takibin dayanağı olan ilam ya da ilam niteliği belge nin aslını ya da onaylanmış suretini eklemelidir. Takip talebini alan icra müdür üç gün içinde bir icra emri düzenleyip borçluya göndermelidir.
İlamlı icrada borçluya bir icra emri gönderilir. Bu takip talebinde icra emrine itiraz müessesesi olmadığından bu yolla takibin durdurulması mümkün olmaz. Takibi durdurmak isteyen alacaklı, kanun yolu mahkemesinden, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmişse yargılamanın yenilenmesine bakan mahkemeden ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirmek suretiyle takibi durdurabilir.
Kanun yolu mahkemesinden ve yargılamanın yenilenmesine bakan mahkemeden icranın geri bırakılması teminat gösterilmesi halinde mümkündür. Borçlu takibe konu borcu itfa ettiği, bu alacağın zamanaşımına uğradığı veya alacaklının kendisine süre verdiği iddiasında ise icra mahkemesine başvurarak icranın geri bırakılmasını talep etmelidir.
İlamlı icranın alt ayrımları :
- Para ve teminat alacakları hakkındaki ilamların icrası
- Taşınır teslimi
- Taşınmazların tahliyesi ve teslimi
- Bir şeyin yapılmasına ve yapılmamasına ilişkin ilamların icrası
- İrtifak hakkına ilişkin ilamların icrası
- Çocukların teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması hakkındaki ilamların icrası
A- Para ve Teminat Alacaklarının İcrası
Alacaklının ilam ya da ilam niteliğindeki belgeye bağlanmış bir para ya da teminat alacağı varsa, bu alacağın tahsil için ilamlı icra yoluna başvurmalıdır. Bu takip yoluna takip talebi küçük farklılıklar dışında genel haciz yolu ile aynıdır. İki takip yolu arasındaki asıl farklılık icra emri bakımından ortaya çıkmaktadır. Burada borçluya bir ödeme emri değil icra emri gönderilir. İcra emrinin kesinleşmesinden sonra ise, borçlu takibe haciz yolu ile devam edebileceği gibi iflas yolu ile de devam edilmesini isteyebilir. Bu nedenle alacaklının takip talebinde bulunurken, haciz veya iflas yollarından hangisini seçtiğini belirtmesine gerek yoktur. Yalnız iflas yolu ile takip yapabilmek için borçlunun iflasa tabi kişilerden olması gerekir.
B- Diğer Alacakların İcrası
İlam ya da ilam niteliğinde belgenin içeriği para ve teminat alacakları dışında başka bir alacağı da içeriyor olabilir. Bu alacakların da ilamlı ilamlı icra yolu ile yerine getirilmesi sağlanabilir. Bu alacaklara bir taşınır mal teslimi, bir taşınmazın tahliye ve teslimi, bir şeyin yapılması veya yapılmaması, çocuk teslimi, çocukla kişisel ilişki kurulması örnek olarak verilebilir.
Alacaklardan herhangi birisini ilamlı icra yolu ile yerine getirmek isteyen alacaklı bir takip talebi ile icra dairesine başvurur. Alacağın içeriğine göre borçluya bir icra emri gönderilir. İcra emrinde, borcun ifa edileceği süre, borcun konusuna göre değişir. Mesela, bir taşınır veya taşınmaz teslimi talep ediliyorsa, yedi gün içerisinde teslimin gerçekleştirilmesi istenir. Burada takibin konusu bir para veya teminat olmadığından haciz aşaması yoktur. Dolayısı ile mal beyanına ilişkin hükümler uygulanmaz. Sadece ilamdaki emrin gereği yerine getirilir.
Borçlu yedi gün içerisinde icra emrinin gereğini yerine getirmezse, icra müdürü vasıtası ile taşınır mal borçludan zorla alınarak; taşınmaz mal ise tahliye ettirilerek alacaklıya teslim edilir. Taşınır mallar bakımından icra emrinin gereği yerine getirilirken, malın borçlunun elinde olmadığı anlaşılır ve bu malın üçüncü kişilerden geri alınması hukuken mümkün olmazsa, o taşınır malın değeri oranında borçlunun malvarlığı haczettirilir ve taşınır malın bedeli alacaklıya ödenir. Taşınır malın bedeli ilamda yazılı ise ona göre, aksi halde haczin yapıldığı tarihteki rayice göre icra müdürü tarafından belirlenir.
Takibin konusu bir şeyin yapılmasına ilişkinse, icra emrinde takibe konu şeyin ilamda gösterilen veya ilamda gösterilmemişse işin mahiyetine göre icra müdüründe belirlenecek süre içerisinde yapılması istenir. Borçlu o işi yapmak istemezse, o iş üçüncü kişiler tarafından yapılabiliyorsa alacaklının da istemesi kaydıyla, üçüncü kişiye yaptırılır ve bedeli borçludan talep edilir. Borçlu bedeli ödemezse, o miktar için malları haczedilip satılarak üçüncü kişiye bedel ödenir. O işin bedeli, bilirkişi marifetiyle icra müdürü tarafından belirlenir.
İlamın konusu bir şeyin yapılmamasına (komşunun gürültü yapmaması, müdahalenin meni gibi) ilişkinse, gönderilen icra emrinde mahkeme kararı ile yasaklanan fiil ve davranışlardan kaçınılması, aksi halde alacaklının şikayeti üzerine icra mahkemesince İİK m. 343’e göre cezalandırılacağı ihtarı yazılır. Borçlu mahkeme kararı ile yasaklanan fiil ve davranışları yapmaya devam ederse, yeni bir ilam almaya gerek kalmaksızın alacaklının şikayeti üzerine icra mahkemesince cezalandırılır.
Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına yönelik ilamlar da ilamlı icra hükümlerine göre yerine getirilir. İlamın konusu çocuk teslimine ilişkinse borçluya gönderilen icra emrinde yedi gün içerisinde çocuğun teslim edilmesi ihtarına yer verilir. Yedi gün içerisinde çocuk teslim edilmezse, çocuk nerede bulunursa bulunsun icra marifeti ile zorla borçludan alınarak alacaklıya teslim edilir.
İlamın konusu çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkinse, borçluya gönderilen ödeme emrinde, alacaklının çocuk ile ilamda belirtildiği gibi kişisel ilişki kurmasına engel olunmaması, aksi halde alacaklının şikayeti üzerine icra mahkemesi tarafından İİK md.341 hükümlerine göre cezalandırılacağı ihtarına yer verilir. Borçlu, alacaklının çocuk ile ilamda gösterildiği şekilde kişisel ilişki kurmasına engel olursa, bu ilişki icra marifeti ile kurdurulur. Borçlu, alacaklının çocuk ile kişisel ilişki kurmasına engel olursa, alacaklının şikayeti üzerine icra mahkemesince İİK md. 341’e göre cezalandırılır.
Bayrağına ve sicile kayıtlı olup olmadığına bakılmaksızın gemiler ve bunlarla ilişkili ayni haklara ilişkin ilamlar da ilamlı icra hükümlerine göre yerine getirilir. Yalnız bu tip ilamların icra edilmesi için kesinleşmesi şarttır. Bu halde borçluya bir icra emri gönderilerek yedi gün içerisinde ilamın gereğinin yerine getirilmesi istenir. Aksi halde ilamın gereği icra dairesi marifeti ile zorla yerine getirtilir. Borçlu veya üçüncü kişi alacaklıya teslim edilen gemiye haklı bir neden olmaksızın tekrar girerse, başka bir hükme gerek kalmaksızın gemiden zorla çıkartılır.
II- İLAMSIZ İCRA
İlamsız icra, sadece para ve teminat alacakları hakkında başvurulabilen bir takip yoludur. Alacaklının alacağı bir para veya teminat alacağı ise, alacaklı dava açmadan doğrudan icra mahkemesine başvurarak ilamsız icra takibi başlatabilir. Alacağı ilam ya da ilam niteliğinde bir belge ile tespit edilmiş alacaklılar ilamsız takip yoluna başvuramazlar. Bu alacaklılar ilamlı takip yoluna başvurmalıdır. Yargıtay, alacağı ilam ya da ilam niteliğinde belge ile tespit edilmiş alacaklıların ilamsız takip yoluna başvurmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna karar vermiştir. Alacağın konusu para ya da teminat alacağı dışında başka bir şey ise o zaman ilamsız icra yoluna başvurmak mümkün olmayıp, alacaklı öncelikle bir dava açarak alacaklı olduğunu gösterir bir ilam elde etmeli ve bu ilam ile ilamlı icra takibi yapmalıdır. İlamsız icra ;
- Genel haciz yolu,
- Kambiyo senetlerine göre haciz yolu,
- Kiralanan taşınmazların ilamsız tahliyesi,
- Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip,
olmak üzere dört şekilde karşımıza çıkar.
İcra dairelerinin yetkisine ilişkin genel düzenleme İcra ve İflas Kanunu’nun 50’nci maddesinde yer almaktadır. Bu hüküm yetki kuralları bakımından mahkemelerin yetkisine ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin kıyasen icra daireleri hakkında da uygulanacağına işaret etmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, icra takibinin başlatılacağı genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir. Genel yetki kuralının yanı sıra, Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 8 ila 18 arasında öngörülen bazı özel yetki kuralları da mevcuttur. Bu özel yetki kurallarından bazılarının niteliği gereği icra dairelerinin yetkisi hakkında uygulanması mümkün değilken, bazılarının mümkündür. İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olmadığından icra dairesi yetkili olup olmadığını kendiliğinden gözetemez. Bu halde borçlunun yetki itirazında bulunması gerekir. Taraflar yetki sözleşmesi ile yetkili olmayan bir icra dairesini de yetkili hale getirebilirler. Hukuk Muhakemeler Kanunu’nun kabul ettiği yetki sözleşmesi menfi yetki sözleşmesidir. Buna göre taraflar yetki sözleşmesinde kararlaştırdıkları icra dairesi dışında diğer genel ve özel yetkili icra dairelerinde takip yapamazlar. Alacaklının genel ya da özel yetkili icra dairelerinden veya yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan icra dairesinden başka bir icra dairesinden takip başlatması halinde, borçlu ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde yetki itirazında bulunmalıdır. Borçlu sadece yetki itirazında bulunabileceği gibi, imzaya itiraz ile birlikte ya da borca itiraz ile birlikte yetki itirazında bulunabilir. İtiraz takibi durdurur.
İcra mahkemeleri, kendilerine Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığınca bağlanan icra dairelerinin işlemlerine yönelik şikayet ve itirazları incelemekle görevlidir. Dolayısı ile icra dairelerinin yetkisi, kendisine bağlanmış icra veya iflas dairelerine göre belirlenir. İcra dairelrinin bu yetkisi kesindir.
İcra ve iflas işlemlerinde görevli genel mahkemelerin yetkisi HMK’ya göre belirlenir. Ancak, borçtan kurtulma veya menfi tespit davalarında olduğu gibi İcra ve iflas Kanunu’nda düzenlenmiş özel yetki halleri de vardır. Bu hallerde borçlu alacaklıya karşı takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açabilir. HMK’da öngörülen istisnalara hariç genel mahkemelerin yetkisi kesindir.
A- GENEL HACİZ YOLU
Genel haciz yoluyla takip sadece para ve teminat alacakları için öngörülmüştür. Ancak para alacağı bir kambiyo senedine bağlanmışsa, bu durumda kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapabileceği gibi genel haciz genel haciz yolu ile takip de yapılabilir. Ayrıca, genel haciz yoluyla takip yapabilmek için alacağın rehinle de temin edilmemiş olması gerekmektedir. Alacağı rehinle temin edilmiş bir alacaklı kural olarak genel haciz yoluyla takibe başvuramaz. Bu kural kısaca, önce rehine başvuru zorunluluğu şeklinde ifade edilmektedir. Ancak, rehin tutarı borcu ödemeye yetmezse genel haciz yoluyla takip yapılabilir. Rehinle temin edilmemiş olan bir para ya da teminat alacağı için, bu alacağın bir senede bağlanıp bağlanmadığına, kaynağına ve hukuki sebebine bakılmaksızın genel haciz yoluyla takip yoluna başvurulabilir. Özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan para alacakları için genel haciz yoluyla takip yapılabilir. Burada paradan maksat kural olarak tedavülde olan Türk parasıdır. Ancak, alacak yabancı para alacağı ise, alacaklı vade veya fiili ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden bu paranın Türk parasına çevrilerek ödenmesini talep edebilir (İİK md.58/3).
Altın para herhangi bir kıymetli mal hükmünde olduğundan, bu alacaklar için genel haciz yoluyla takip yapılamaz, ilamlı icra yoluna başvurmak gerekir. Para alacakları dışında, bir hukuki ilişkiden dolayı teminat gösterme borcu altına giren teminat borçlusu, bu teminatı göstermezse, alacaklı, borçluyu teminat göstermeye zorlamak için yine genel haciz yoluyla takip yapar.
Genel haciz yoluyla takip, alacaklının icra dairesine vereceği takip talebi ile başlar ve bu takip talebi üzerine icra dairesi borçluya bir ödeme emri gönderir. Borçlu, takibe (ödeme emrine) itiraz eder ve itirazı haklı bulunursa, takip bu aşamada sona erer. Borçlu, ödeme emrine süresi içinde itiraz etmez veya itiraz edip de itirazı hükümden düşürülürse, takip kesinleşir. Takip kesinleşmesine rağmen borçlu borcunu ödemezse, borçlunun borcunu ödemeye yetecek malları alacaklının talebi ile haczedilir, yine alacaklının talebi ile satılır ve alacaklının alacağı ödenir. Alacaklı borçlunun yeterli mal varlığı olmadığından alacağını elde edemezse, alacaklıya bir aciz belgesi verilir.
Borçlusuna karşı genel haciz yolu ile takip yapmak isteyen alacaklı, yetkisi Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre belirlenmiş icra dairesine bir takip talebi ile başvurur. Takip talebini alan icra dairesi en geç üç gün içerisinde bir ödeme emri düzenleyip borçluya gönderir. Borçlu ödeme emrinin kendisine tebliğ tarihinden itibaren borcu ferileri ile birlikte öderse takip sona erer.
Borçlu, borçlu olmadığını düşünüyorsa ödeme emrinin kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde icra dairesine başvurmak suretiyle ödeme emrine itiraz edebilir. İtiraz imzaya itiraz şeklinde olabileceği gibi borca itiraz şeklinde de olabilir. Borçlu ister imzaya itiraz etmiş olsun isterse borca itiraz etmiş olsun itiraz takibi durdurur. Takibin durması üzerine alacaklı takibe devam etmek istiyorsa, borçlunun itirazını gidermesi gerekir. İtirazın giderilmesi şekli borçlunun imza ya da borçtan hangisine itiraz ettiğine göre değişir.
Borçlu imzaya itirazını ayrıca ve açıkça bildirmek zorundadır. Aksi halde bu takip bakımından senedin altındaki imzayı ikrar etmiş sayılır ve bir daha imzaya itiraz edemez. İmzaya itiraz üzerine duran takibi devam ettirmek isteyen alacaklı ödeme emrine itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren ya altı ay içerisinde icra mahkemesinden “itirazın geçici kaldırılmasını” ya da bir yıl içerisinde genel mahkemelerden “itirazın iptalini” talep eder. İcra mahkemesi itirazın geçici kaldırılmasına karar verirse, alacaklı borçlunun mallarının geçici haczini isteyebilir, fakat geçici haciz kesin hacze dönüşmeden bu malların satışını isteyemez.
İtirazın geçici kaldırılması kararının tefhim veya tebliğinden itibaren borçlu yedi gün içinde genel mahkemelerde “borçtan kurtulma davası” açması gerekir. Bu davanın görülebilmesi için borçlu ayrıca davaya konu alacağın %15 oranında bir de teminat yatırmalıdır. Bu özel bir dava şartıdır. Borçlu süresi içerisinde bu davayı açmazsa, geçici kaldırma kesin kaldırmaya; geçici haciz de kesin hacze dönüşür.
Borçlu borcun tamamına itiraz edebileceği gibi bir kısmına da itiraz edebilir. Borcun bir kısmına itiraz ederse kısmi itiraz söz konusu olur. Kısmi itiraz halinde borçlu borcun ne kadarlık kısmına itiraz ettiğini açıkça belirtmelidir. Aksi halde itiraz hiç yapılmamış sayılır. Borca itiraz üzerine duran takibi devam ettirmek isteyen alacaklı, ödeme emrine itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içerisinde icra mahkemesine başvurup “itirazın kesin kaldırılmasını” talep edebileceği gibi bir yıl içerisinde genel mahkemelere başvurarak “itirazın iptalini de” talep edebilir. Alacaklının bu yollardan hangisini talep edebileceği alacağına ilişkin elindeki belgelerle yakından ilgilidir.
Alacaklı, elinde İİK md. 68 ve 68/a’daki belgelerden birisi varsa itirazın kaldırılması yolunu tercih edebilir. Bu belgeler, kayıtsız şartsız bir para ve teminat alacağına ilişkin olmak kaydıyla, imzasını borçlunun ikrar ettiği adi senet, noterlerce onaylama şeklinde düzenlenmiş senetler, resmi kurum ve mercilerin görevleri dahilinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgeler ve kredi kurumlarınca düzenlenen belgelerdir. Bu belgelerden birisi ile itirazın kaldırılmasını isteyen alacaklı haklı bulunursa alacaklı takibe devam eder, aksi halde takip iptal edilir.
Borca ve imzaya itiraz halinde alacaklı bir yıl içerisinde genel mahkemelerde itirazın iptali davası açabilir. Bu davada takibe konu alacağın mevcut olup olmadığı genel hükümlere göre araştırılır. Dava sonunda verilen karar maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder ve taraflar bu konuda bir dava açamaz.
İlamsız icra yolunda alacaklının veya borçlunun Kanun’un kendilerine tanıdığı hukuksal kolaylıkları ihlal edici işlemler yapmaları halinde bir de takibe (dava açılmışsa davaya) konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminata hükmedilir. Bu tazminata hükmedilmesinin en önemli koşulu alacağın likit olmasıdır.
Nihayet, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren borcu ödemeyen veya ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu yedi gün içinde mal beyanında bulunmalıdır. Süresi içerisinde mal beyanında bulunmayan borçlu alacaklının şikayeti üzerine icra mahkemesi tarafından hapisle tazyik cezası ile; gerçeğe aykırı mal beyanında bulunan borçlu ise hapis cezası ile cezalandırılır. Aynı şekilde, borçlu malvarlığındaki ve gelirindeki artışları süresinde bildirmezse disiplin hapsi cezası ile cezalandırılır.
B- KAMBİYO SENETLERİNE GÖRE HACİZ YOLU
Kambiyo senetleri aynı zamanda birer kıymetli evraktır. Ancak İcra ve İflas Kanunu’nun öngördüğü özel takip usulü sadece kambiyo senetlerine özgüdür. Diğer kıymetli evraklar bu takip yolunun sağladığı imkanlardan yararlanamazlar. Elinde bono, poliçe ve çek olan alacaklı senetlerin aslını (çekte fotokopisini) takip talebini eklemek suretiyle bir takip başlatabilir. Alacağı için elinde kambiyo senedi bulunan alacaklı, mutlaka bu yola başvurmak zorunda değildir; genel haciz yoluyla takip de yapabilir. Alacaklının bu yola başvurabilmesi için alacağının senede bağlanmış olması ve bu senedin de kambiyo senedi niteliğinde olması gerekir.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip, genel haciz yoluyla takip prosedürüne paralel düzenlenmiştir, takibin temel aşamaları da aynıdır. Genel haciz yolu ve kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip arasındaki önemli bir fark, rehinle temin edilmiş alacaklar bakımındandır. Kural olarak, alacağı rehinle temin edilen alacaklı, öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmalıdır. Ancak, alacağı rehinle temin edilmiş bir alacaklı, bu alacağı için aynı zamanda kambiyo senedi almışsa, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmak mecburiyetinde olmadan, doğrudan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapabilir.
Takip Talebi
İİK madde 167/2 hükmüne göre kambiyo senetlerine özgü takip yoluna başvurmak isteyen alacaklı da madde 58 hükümleri çerçevesinde bir takip talebi doldurmalıdır. Ancak kambiyo senedinin özelliği dikkate alınarak, takip talebine ayrıca senedin cinsi, tarihi ve numarası yazılmalıdır. Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, genel haciz yolundan farklı olarak alacaklının takip talebinde belirttiği kambiyo senedinin aslının ve borçlu sayısı kadar onaylı örneğinin de takip talebine eklemesi gerekir. Kambiyo senedinin aslının takip talebine eklenme zorunluluğuna çek bakımından bir istisna getirilmiştir.
Alacaklının borçluya karşı talepte bulunabilmek için ödememe protestosu çekmesi gereken hallerde, kambiyo senedi ile birlikte protestonun da takip talebine eklenerek icra dairesine verilmesi gerekir.
Ödeme Emri
İcra dairesi borçluya derhal bir ödeme gönderir. Kambiyo senetlerine mahsus takibin ödeme emrinde, adi takipteki ödeme emrinde bulunan kayıtlarla aynı kayıtlar bulunsa da bazı hususlar özellikle ihtar kısmı farklı düzenlenmektedir. Buna göre ödeme emrinde şu kayıtlar yer almaktadır:
- Takip talebinde bulunan bilgi ve kayıtlar
- Borcun 10 gün içinde ödenmesi ihtarı
- Borçlunun senedin kambiyo niteliğinde bulunmadığı iddiası var ise bu iddiasını 5 gün içinde şikayet yolu ile icra mahkemesine yapması gerektiği
- Borçlunun borca karşı iddiası var ise beş gün içinde icra mahkemesine itiraz yoluna gidebileceği
- Borçlunun senetteki imzanın kendisine ait olmadığı düşünüyorsa, beş gün içerisinde ayrıca ve açıkça icra mahkemesine itiraz yoluna gidebileceği
- Borcun süresinde ödenmemesi ya da itiraz edilmemesi halinde on gün içinde mal beyanında bulunması gerektiği aksi takdirde şikayet edilmesi durumu söz konusu olursa icra (ceza) mahkemesince hapisle tazyik olunacağı bildirilir.
Bu takip yolunda icra müdürü, takibin dayanağı olan senedin kambiyo senedi vasfını taşıyıp taşımadığını senedin vadesinin gelip gelmediğini ve senedi takibe koyan alacaklının takip yetkisi bulunup bulunmadığını incelemek zorundadır. İcra müdürünün bu görevini yerine getirmemesi kambiyo senetlerine özgü haciz yolunda özel şikayet nedeni olarak öngörülmüştür. Senedin kambiyo senedi vasfını taşımaması ve alacaklının takip yapma yetkisinin bulunmaması halinde şikayet süresi beş gündür. Diğer hallerde ise şikayet süresi yedi gündür.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolunda imzaya ve borca itiraz süresi beş gündür. Bu takip yolunun en önemli özelliklerinden birisini itirazın icra mahkemesine yapılması ve itirazın takibi durdurmaması oluşturur. İtiraz takibi durdurmadığı için bu takip yolunda itirazın geçici kaldırılması, kesin kaldırılması gibi bir ayrım yapılmaz; borçtan kurtulma davası ve itirazın iptali davasına ilişkin hükümler de uygulanamaz.
Kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte borca ve imzaya itiraz satıştan başka icra takip işlemlerini durdurmaz. Ancak, icra mahkemesi incelemede, borçlunun itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü hususları ve eklediği belgeleri dikkate aldığında, itirazın ciddi olduğu kanaatine varırsa, itirazla ilgili olarak esas kararını verinceye kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verebilir.
Adi takipte adi belge altındaki imzaya itiraz eden borçlunun itirazın geçici kaldırılması davasını kaybetmesi durumunda kararın kendisine tefhim ve tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde genel mahkemelerde borçtan kurtulma davası açması imkânı vardır. Ancak aynı imkân kambiyo senetlerine mahsus takibe itiraz eden borçlunun bu itiraz davasını kaybetmesi halinde kendisine tanınmamıştır.
C- KİRALANAN TAŞINMAZLARIN İLAMSIZ TAHLİYESİ
Kural olarak kiralayan kiracısını taşınmazdan tahliye etmek için öncelikle genel mahkemelerde tahliye davası açmak buradan almış olduğu ilam üzerine taşınmazın tahliyesini önce kiracıdan talep etmek durumundadır. Eğer kiracı ilama rağmen tahliye etmemekte direnirse bu durumda kiralayan icra dairelerine başvurarak ilamı vermek suretiyle ilamlı icra göndererek zorla tahliyeyi sağlamak zorundadır. Ancak hukukumuzda bu duruma bir istisna getirilmiştir. Bu durum da karşımıza iki şekilde çıkmaktadır:
Kira Bedelinin Ödenmemesi Halinde İlamsız Tahliye
Kira bedelinin ödenmemesi halinde alacaklı sadece kira bedelini tahsil etmek istiyorsa genel haciz yoluna başvurabilir. Ancak kira bedelinin tahsili ile birlikte kiralananın da tahliyesi isteniyorsa, o zaman ilamsız tahliyeye ilişkin hükümlere başvurmalıdır. Bu yola başvurmak isteyen alacaklının geçerli bir kira sözleşmesine dayanması yeterlidir. Ayrıca kira sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olması şart değildir. Kiralayan alacaklının, borçlu kiracıya kira bedellerinin ödenmesi için öncelikle icra dairesine gelerek kira borcuna istinaden düzenlenmiş olan takip talebinde bulunması gerekmektedir. Talep kısmında alacaklı kiralayan haciz ve tahliye talebinde bulunmalıdır. Takip talebi üzerine borçlu-kiracıya ödeme emri gönderilir. Bu ödeme emri de diğer iki ödeme emri ile aynı özelliklere sahip olup ihtar kısmında şu hususlar yer almaktadır.
Ödeme Süresi
- Kiracıya verilen ödeme süresi adi kiralarda 10 gündür.
- Kiracıya verilen ödeme süresi çatılı kapalı yerlerde 30 gündür.
- Kiracıya verilen ödeme süresi ürün-hâsılat kiralarında 60 gündür.
İtiraz Süresi
- Kiracıya verilen itiraz süresi 6 aydan kısa süreli kiralarda 3 gündür.
- Kiracıya verilen itiraz süresi 6 aydan uzun süreli kiralarda 7 gündür.
Eğer kiracı sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürüyorsa açıkça imza itirazında bulunmalıdır. Aksi takdirde imzayı kabul etmiş sadece borca itiraz ettiği var sayılacaktır. Kiracı borca itirazı ediyorsa adi takipteki gibi, borca itiraz nedenlerini açıkça göstermek zorunda değildir. Ancak kısmi itirazı varsa bunu açık ve miktarı ile belirtmelidir aksi takdirde itiraz etmemiş sayılacaktır. İtiraz üzerine takip durur. Kira sözleşmesine itiraz eden borçlu, bu itirazı ile birlikte terditli olarak diğer itirazları ileri süremez. Borçlu kira sözleşmesine itiraz etmişse alacaklı kira sözleşmesinin varlığını ancak noterlikçe onaylanmış veya düzenlenmiş bir belge ile ispat edebilir. Kiralayan noterlikçe düzenlenmiş veya onaylanmış bir kira sözleşmesi ibraz etmişse, kiracı kira sözleşmesinin geçersizliğini veya sona erdiğini imzası kiralayan tarafından ikrar edilmiş bir adi senet veya onaylanmış bir resmi senetle ispatlayabilir.
Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu ödeme emrine itiraz etmeyip süresi içerisinde kira bedelini öderse, artık alacaklı, kiracının tahliyesini talep edemez, takip sona erer. Borçlu ödeme emrine itiraz etmez ve Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreler içerisinde de borcunu ödemezse, ödeme emri kesinleşir. Alacaklı ödenmeyen kira bedeli alacağı için icra dairesinden kiracının mallarının haczedilmesini ve ayrıca ihtarın tebliğinden itibaren altı ay içerisinde icra mahkemesinden kiracının tahliyesini isteyebilir. Tahliye talebi üzerine icra mahkemesi geçerli bir kira sözleşmesinin varlığını araştıramaz.
Takibe devam etmek isteyen kiralayan itirazın kendisine tebliğinden itibaren altı ay içerisinde icra mahkemesine başvurarak, itirazın kaldırılmasını ve kiracının tahliyesine karar verilmesini istemelidir. Aksi halde aynı alacak için bir daha ilamsız tahliye yoluna başvuramaz. İcra mahkemesi itirazın türüne göre incelemesini yapar ve borçluyu haklı görürse takibi iptal eder. Alacaklıyı haklı görürse takibin devamına, kiracının tahliyesine karar verir.
İtirazın kaldırılması kararı üzerine kiralayan, icra dairesine başvurarak ödenmeyen kira bedeli için borçlunun mallarının haczedilmesini isteyebilir. Ayrıca, kiracı tahliye kararının kendisine tebliğ veya tefhimi tarihinden itibaren on gün içinde kiralananı tahliye etmezse, kiracının tahliye edilmesini de talep edebilir. Bu kararların icrası için, icra mahkemesi kararının kesinleşmesi gerekmez. Ancak haczedilen malların satılabilmesi için kararın kesinleşmesi şarttır. Diğer taraftan, kiracı icra mahkemesi kararına karşı kanun yoluna başvurmuşsa, İİK md.36 hükümleri çerçevesinde icranın geri bırakılması kararı alarak tahliyeye engel olabilir.
Kira Süresinin Sona Ermesi Halinde İlamsız Tahliye
Türk Borçlar Kanunu, konut ve çatılı işyeri olmayan taşınmazlara uygulanacak hükümler ile konut ve çatılı işyerleri bakımından uygulanacak hükümleri birbirinden ayırmıştır. Bu ayrım söz konusu taşınmazlar hakkında uygulanacak ilamsız tahliye hükümleri bakımından da önemlidir.
Konut (olmayan) ve çatılı işyeri olmayan taşınmazların ilamsız icra yoluyla tahliyesi için kiralayanın elinde mutlaka yazılı şekilde yapılmış bir kira sözleşmesi bulunmalıdır. Sözlü şekilde yapılmış bir kira sözleşmesi yeterli değildir. Bu tip kiralarda kiralayanın elinde yazılı bir tahliye taahhüdü bulunmasına da gerek yoktur. Bu halde, kiralayan kira süresinin bitiminden itibaren bir ay içerisinde ilamsız tahliye istemi ile icra dairesine başvurmalıdır.
Konut ve çatılı işyeri kiraları hakkında ilamsız tahliye hükümlerinin uygulanması için kiralayanın elinde yazılı bir kira sözleşmesi bulunması yeterli değildir. Ayrıca kiralayanın elinde geçerli şekilde yapılmış yazılı tahliye taahhüdünün de bulunması gerekir. Geçerli şekilde yapılmış yazılı bir tahliye taahhüdünün ispatı, geçerli bir kira sözleşmesinin varlığına da delalet ettiğinden, bu halde yazılı bir kira sözleşmesi bulunmasa dahi kiralayan ilamsız tahliye talep edebilir. Buna karşılık, geçerli şekilde yapılmış bir yazılı tahliye taahhüdü yoksa, yazılı bir kira sözleşmesi olsa bile, kiracı kira bedelini zamanında ödediği müddetçe on yıl süresince her yıl aynı şartlarda kira sözleşmesi yenilenmiş sayılacağından kiracının ilamsız icra hükümlerine göre tahliyesi mümkün değildir.
Kira süresinin bitmesi nedenine dayalı ilamsız tahliye halinde de, İİK md.58 hükümlerine göre bir tahliye talebi ile icra dairesine başvurulur. Kiralayan, konut ve işyeri olmayan kiralarda kira süresinin bitmesinden, konut ve çatılı işyeri kiralarında kira süresinin bitmesinden veya yazılı tahliye taahhüdünde gösterilen sürenin bitmesinden itibaren bir ay içerisinde tahliye talebinde bulunmalıdır. Tahliye talebine, kira sözleşmesi ve konut veya çatılı işyeri kiralarında yazılı tahliye taahhüdü eklenmelidir.
Tahliye talebini alan icra dairesi kiracıya bir tahliye emri gönderir. Bu tahliye emrinde, genel haciz yolundaki ödeme emrinden farklı olarak, kira sözleşmesinin tarihine veya geçerliliğine (konut ve çatılı işyeri kiralarında ödeme emrinin geçerliliği ve tahliye tarihine), kira sözleşmesinin yenilendiğine veya uzatıldığına ilişkin itirazlarını yedi gün içinde ileri sürebileceği; tahliye emrine itiraz etmezse onbeş gün içerisinde kiralananı tahliye etmesi gerektiği, aksi takdirde icra dairesi tarafından zorla tahliye edileceği ihtarı yazılır. Bu takip yolunda haciz aşaması olmadığından mal beyanına ilişkin hükümler uygulanmaz.
Kendisine tahliye emri tebliğ edilen kiracı süresi içerisinde tahliye emrine itiraz etmezse, onbeş gün içerisinde kiralananı tahliye ve kiralayana teslim etmelidir. Aksi takdirde icra dairesi tarafından zorla tahliye edilerek kiralanan kiralayana teslim edilir. Bu ihtimal bakımından, kiracının tahliyesi için icra mahkemesi kararına gerek olmadığının altı çizilmelidir.
Kendisine tahliye emri tebliğ edilen kiracı, kira sözleşmesinin geçerliliği ve tarihine (konut ve çatılı işyeri kiralarında yazılı tahliye taahhüdünün geçerlilik ve tahliye tarihine), kira süresinin yenilendiğine veya uzatıldığına ilişkin itirazlarını, sözlü veya yazılı olarak yedi gün içerisinde icra dairesinde ileri sürmelidir. Kiralayan, adi şekilde düzenlenmiş bir kira sözleşmesine veya tahliye taahhüdüne dayanmakta ise, kiracı bu belgelerin altındaki imzaya ayrıca ve açıkça itiraz etmelidir. Aksi halde, bu belgelerin altındaki imzayı ikrar etmiş sayılır. Kiracının tahliye emrine itirazı takibi durdurur. Takibe devam etmek isteyen kiralayan, altı ay içerisinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemelidir.
Kiralayan, imzasını kiracının ikrar ettiği veya noterlikçe onaylama ya da düzenleme şeklinde yapılmış bir kira sözleşmesine dayanmakta ise; kiracı kira sözleşmesinin yenilendiğini veya uzatıldığını aynı nitelikteki belgelerden birisi ile ispatlamalıdır. Kiralayan tarafından sunulan adi belgenin altındaki imza kiracı tarafından; kiracı tarafından sunulan adi belgenin altındaki imza kiralayan tarafından inkar edilirse, icra mahkemesince imza incelemesi yapılmaz. Adi belgenin altındaki imza kiracı tarafından inkar edilmişse, kiralayan takibe devam edemez. Genel mahkemelerde tahliye davası açması gerekir. Dava sonucunda haksız çıkan taraf, İİK md. 275/5 hükümlerine göre para cezasına mahkum edilir.
Kiracı tarafından sunulan adi belgenin altındaki imza kiralayan tarafından inkar edilirse, imza incelemesi yapılmaksızın kiracının itirazının kaldırılmasına karar verilir. Bu karar üzerine kiralayan icra dairesine başvurarak kiracının tahliyesini talep edebilir. İtirazın kaldırılması kararı üzerine kiracı genel mahkemelere menfi tespit davası açabilir. Bu dava sonunda haksız çıkan taraf İİK md. 275/5 çerçevesinde para cezasına mahkum edilir.
Kiracı tahliye emrine itiraz etmez ya da itiraz etmesine rağmen itirazı icra mahkemesince kaldırılırsa, kiracının veya İİK md. 276/son hükmünde sayılan kişilerin kiralananı tahliye ederek kiralayana teslim etmesi gerekir. Kiracı veya İİK md 276/ son hükmünde sayılan kişiler, süresi içerisinde kiralananı tahliye edip kiralayana teslim etmezlerse, kiralayanın talebi üzerine, kiracı icra dairesi tarafından tahliye edilerek kiralanan kiralayana teslim edilir.
Kiralananda bir üçüncü kişi bulunması halinde ise, üçüncü kişi Kanun’un 276’ncı maddesi hükümlerine göre tahliye ettirilir. Bu hükmün uygulanmasında, İİK md. 276/son hükmünde sayılan kişiler üçüncü kişi sayılmazlar ve bizzat kiracı (borçlu) gibi tahliye edilirler. Bu çerçevede, üçüncü kişinin elinde kiralanan taşınmazı işgal etmekte haklı olduğunu gösterir bir belge bulunup bulunmaması önemlidir. Üçüncü kişinin elinde işgalde haklı olduğunu gösterir resmi bir belge varsa, üçüncü kişi tahliye edilemez.
Üçüncü kişinin elinde kiralananı işgal etmekte haklı olduğunu gösterir bir belge yoksa derhal tahliye edilir. Ancak, üçüncü kişinin elinde resmi bir belge olmamakla birlikte, icra mahkemesinin tahliye kararından önceki bir zamandan beri kiralananı işgalde haklı olduğunu gösterir başkaca deliller sunarsa, icra müdür bu hususun doğruluğunu bizzat yerinde tetkik eder. Üçüncü kişinin haklılığı yönünde bir kanaat sahibi olursa, tahliyeyi erteler ve durumu üç gün içerisinde icra mahkemesine bildirir.
İcra mahkemesi tarafları dinleyerek tahliye hakkında bir karar verir. Bu çerçevede tahliyeyi emredebileceği gibi, taraflardan birisinin mahkemeye başvurmasını da emredebilir. Mahkemeye başvurulması halinde tahliye, davanın sonuna kadar ertelenir. Mahkeme kararına karşı kanun yoluna başvurulmuşsa, İİK md. 36 çerçevesinde icranın geri bırakılması talep edilebilir. Genel mahkemeye başvurmasına karar verilen taraf, kararın gereğini yerine getirmezse, icra mahkemesi onun aleyhine karar verir.
D- REHNİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İLAMSIZ TAKİP
Rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip ilamsız takip ve ilamlı takip şeklinde yapılabilmektedir. Alacaklının elinde alacağını veya rehin hakkını ya da her ikisini birden tespit eden ilam ya da ilam niteliğinde bir belge varsa alacaklı rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi yapabilir. Aksi halde rehnin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip yapmak zorundadır. Bu takip talebinde ayrıca rehnin konusu olan taşınmaz mal ve onun hususi özellikleri belirtilmelidir.
Taşınır Rehninin Paraya Çevrilmesi Yolu İle İlamsız Takip
Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip yapmak isteyen alacaklı İİK md. 58 hükümleri çerçevesinde bir takip talebi doldurarak icra dairesine başvurmalıdır. Bu takip talebinde rehinli malın türünü ve niteliklerini belirtmelidir.
Takip talebini alan icra dairesi üç gün içinde bir ödeme emri düzenleyip borçluya gönderir. Bu ödeme emrinde haciz yolundaki ödeme emrinden farklı olarak mutlaka aşağıdaki kayıtlara da yer vermek gerekir. Bunlar;
- Ödeme emri ile borçluya yedi gün içinde borca veya rehin hakkına itiraz edebileceğine ,
- Sadece rehne itiraz ederse bunu ayrıca ve açıkça belirtmesi gerektiğine, aksi halde itiraz etmemiş sayılacağına,
- Sadece rehne itiraz etmesi halinde alacaklının rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek haciz yolu ile takibe devam edebileceğine,
- Borca veya rehne itiraz etmeyecekse onbeş gün içinde borcu ödemesi gerektiğine ilişkin kayıtlardır.
Ödeme emri kendisine tebliğ edilen borçlu şu üç yöntemden birisini seçebilir.
- Borçlu itirazda bulunmayıp, onbeş gün içinde borcunu öderse takip sona erer.
- Borçlu itirazda bulunmayıp onbeş gün içinde borcu da ödemezse, takip kesinleşir ve alacaklı takibe devam ederek rehinli malın paraya çevrilmesini isteyebilir.
- Üçüncü ihtimal ise borçlunun yedi gün içinde ödeme emrine itiraz etmesidir. Borçlu ister rehne itiraz etsin, isterse borca itiraz etsin takip durur. Takibin durması üzerine alacaklı takibe devam etmek istiyorsa, altı ay içerisinde ya icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını ya da bir yıl içerisinde genel mahkemelerden itirazın iptalini istemelidir (itirazın iptali davası açmalıdır). Alacaklı bu yollara başvurmuş ve başvuru neticesinde haklılığına karar verilmişse, takibe devam edip rehinli malın satışını isteyebilir. Aksi halde takip iptal edilir.
Borçlu, rehin hakkına itiraz edecekse bu itirazını ayrıca ve açıkça yapmalıdır. Borçlu sadece rehin hakkına itiraz ederse, bu itiraz da takibi durdurur. Anca bu halde alacaklı takibe devam etmek için mutlaka itirazın kaldırılmasını veya itirazın iptalini istemek zorunda değildir. Bu halde alacaklı dilese rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek takibe genel haciz yolu ile devam edilmesini isteyebilir. Zira borçlu sadece rehin hakkına itiraz etmekle borcun varlığını ikrar etmiş olmaktadır. Alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipten vazgeçerek takibe genel haciz yolu ile devam edilmesini isterse, bu halde mal beyanında bulunmak için borçluya yedi günlük süre verilmesi gerekir.
İpoteğin (Taşınmaz Rehninin) Paraya Çevrilmesi Yolu İle İlamsız Takip
Taşınmaz rehni ile temin edilmiş bir alacak vadesi gelmiş olmasına rağmen ödenmemişse alacaklı İİK md. 58 hükümlerine göre doldurduğu bir takip talebi ile icra dairesine başvurabilir. Alacaklı takip talebi ile birlikte tapu sicil müdürlüğünce verilmiş ipotek akit tablosunu da ibraz etmelidir. Takip talebini alan icra dairesi en geç üç gün içerisinde bir ödeme emri düzenleyip borçluya (veya ipotek üçüncü kişilerce gösterilmişse üçüncü kişiye) göndermelidir. Ödeme emri taşınır rehni için gönderilen ödeme emrine benzemekle birlikte, ipoteğin maddi hukuk bakımından arzettiği özellikler nedeni ile ödeme süresi bakımından bazı farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Buna göre ödeme emrinde ayrıca şu hususlara yer verilmelidir:
- Yedi gün içerisinde borca itiraz edebileceği, ancak ipotek hakkına itiraz edemeyeceği,
- Borca itiraz edilmeyecekse, otuz gün içerisinde borcun ödenmesi gerektiği, aksi halde alacaklının ipotekli taşınmazın paraya çevrilmesini isteyebileceği,
Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu (veya üçüncü kişi) şu üç yoldan birisini tercih edebilir:
- Borçlu ödeme emrine itiraz etmeyip, otuz gün içinde borcu ödeyebilir. Bu halde takip son bulur, alacaklı takibe devam edemez.
- Borçlu itirazda bulunmaz ve otuz gün içinde borcu da ödemezse takip kesinleşir. Takibin kesinleşmesi ile birlikte, alacaklı rehinli taşınmazın satılmasını isteyebilir.
- Borçlu yedi gün içinde borca itiraz ederse takip durur. Ancak borçlu ipotek hakkına itiraz edemez. Zira ipotek tapu sicil müdürlüğü tarafından tutulan resmi kayıt ile sabittir. Ayrıca borçlu zamanaşımı itirazında da bulunamaz. Zira ipotekle temin edilmiş alacaklar maddi hukuk hükümlerine göre zamanaşımına uğramaz.
Alacaklı, borca itiraz ile duran takibe devam etmek istiyorsa, altı ay içerisinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını veya bir yıl içerisinde genel mahkemelerden itirazın iptalini istemelidir. Borçlunun itirazı bu iki yoldan biri ile giderilirse, alacaklı rehinli taşınmazın paraya çevrilmesini isteyebilir. Aksi halde takip iptal edilir.
Stj. Av. Selda GÜNGÖR
KAYNAKÇA
KURU, BAKİ : İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2017.
ATALI, MURAT/ ERMENEK, İBRAHİM : İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2018
PEKCANITEZ, H/ ATALAY, O/ ÖZEKES, M/ SUNGURTEKİN ÖZKAN, M : İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2017.
ARSLAN, R/ YILMAZ, E/ TAŞPINAR AYVAZ, S : İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2017.