Haciz sırasında borçlu elinde veya üçünü kişi elinde haczedilen bir mal hakkında üçüncü kişi haciz sahibi alacaklıya nazaran daha üstün bir hak iddiasında bulunursa, bu iddia istihkak iddiası olarak nitelendirilir. İstihkak iddiası sonunda istihkak davası açılmışsa, bu dava icra mahkemesinde görülür ve dava sonunda verilen karar bu takip bakımından kesin hüküm teşkil eder. 

İlamlı icrada borçlunun karşısında genel olarak bir alacaklı bulunur ve borçlunun malvarlığı o alacaklının alacağı için haczedilir. Aynı malvarlığı daha sonradan başka alacaklıların alacağı için de de haczedilirse, alacaklıların nasıl tatmin edileceği sorunu ortaya çıkar. Burada asıl olan tarih sırasıdır. Ancak hacze iştirak şartları varsa alacaklılar garameten (orantılı eşitlik) olarak tatmin edilirler.

Borçlu hacizden önce veya hacizden sonra borcunu taksitle ödemek isteyebilir. Hacizden önce taksitle ödemenin şartlarını alacaklı ve borçlu birlikte belirlerken; hacizden sonra borçlunun icra dairesine yönelttiği tek taraflı beyanı Kanunda öngörülen şartlara uygunsa borçlu borcunu taksitle ödeyebilir.

I- HACİZ ÇEŞİTLERİ

1- KESİN HACİZ

Esasen hacizden bahsedildiğinde kesin haciz söz konusudur. Kural olarak alacaklının veya alacaklıların alacakları karşılanıncaya kadar borçlunun malları haczedilir. Ancak bazen yapılan haciz alacağı karşılamadığında yeni hacizler yapılır. Kesin haciz kapsamında, kanunda iki tür haciz belirtilmiştir:

 

  • Tamamlama Haczi (m. 139): İcra müdürünün daha önce haczettiği malların kıymetinde yanılması veya düşük bedelle satılması nedeniyle alacaklı veya alacaklılar tatmin edilemediği için, icra müdürünün re’sen borçlunun başka mallarını haczetmesidir.

 

  • İlave Haciz (m. 100/II): Hacze başka alacaklıların alacaklıların iştirak etmeleri sonucu, daha önce bir alacaklı için haczedilmiş olan malların bütün alacaklıların alacaklarını karşılamaması sebebiyle, bir veya bir kaç alacaklının talebi üzerine yapılan hacizdir.

2- GEÇİCİ HACİZ (İİK M. 69/I)

İtirazın geçici kaldırılması kararı verilmesi durumunda alacaklı geçici haciz isteyebilir. Geçici haciz, kesin haciz hükümlerine göre yapılır ancak geçici haciz sahibi alacaklı satış talebinde bulunamaz. Geçici haciz, ihtiyati hacizden farklıdır. Yalnız itirazın geçici kaldırılması hali için öngörülmüştür. Oysa ihtiyati haczin geçici hukuki koruma önlemi olarak kapsamı daha geniştir.

3- İHTİYATİ HACİZ

İhtiyati haciz, para alacaklarına ilişkin mevcut veya müstakbel bir takibin sonucunun güvence altına alınması için, mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına el konulmasını sağlayan geçici bir hukuki korumadır. İhtiyati haciz, geçici haciz gibi, kanunda belirtilen özel hükümler dışında, kural olarak kesin haciz hükümlerine göre yapılır, ancak ihtiyati haciz koyduran alacaklı da satış isteyemez.

II- HACİZ TALEBİ

Kesin haciz isteyebilmek için takip kesinleşmiş olmalıdır. Ancak, takibin kesinleşmesinden sonra da icra dairesi haczi, kendiliğinden uygulayamaz, alacaklının talebi gerekir. Takibin kesinleşmesi sonunda alacaklı icra dairesinden yazılı veya tutanağa geçirilecek şekilde sözlü olarak haciz talep eder. Alacaklı bu talebiyle birlikte haciz için gerekli giderleri ödemelidir (İİK m. 59). Haciz talep edebilmek için borçlunun mal beyanında bulunmasını beklemek gerekmez ( İİK m. 78/1).

Haciz isteme süresi ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıldır. Süresinde haciz talep edilmez veya haciz talebi geri alındıktan sonra bir yıl içerisinde yenilenmezse takip dosyası işlemden kaldırılır.

Alacaklı haczi, ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde istemelidir. Şayet ödeme emrine itiraz söz konusu ise, alacaklının icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep ettiği veya iptal davası açtığı tarihten itibaren bu kararların kesinleşmesine kadar geçen zaman veya icra dairesinde taraflar taksit sözleşmesi yapmışlarsa, taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen zaman bu sürenin hesabında dikkate alınmaz (İİK m.78/11). Alacaklı süresinde haciz isteyemez veya haciz talebini geri aldıktan sonra, bir yıllık süre içinde yenilemezse, takip dosyası işlemden kaldırılır (İİK m.78/4). Burada sadece dosya işlemden kaldırılır, icra takibi son bulmaz. Bu sebeple, alacaklı işlemden kalkan takip dosyasını yenileyebilir; aynı dosya üzerinden haciz isteyebilir. Bu durumda yalnızca alacaklının yenileme talebi borçluya tebliğ edilir. Ayrıca, ilamsız takiplerde yenileme talebi üzerine, borçludan yeniden harç alınır; ancak, bu harç ve giderler, takip sonunda haksız çıksa da borçluya yükletilmez (İİK m.78/5).

III- HACZİN UYGULANMASI

Hacizde yetkili icra dairesi kural olarak, takibin yapıldığı yer icra dairesi yetkilidir. Fakat haczedilecek olan mallar takibin yapıldığı yer icra dairesinin bulunduğu yerden başka yerde ise, yetkili icra dairesi, malın bulunduğu yer icra dairesine haciz için istinabe eder. Bu halde hacizle ilgili şikayetler, istinabe olunan icra dairesinin tabi bulunduğu icra mahkemesince çözümlenir (m. 79/II).  Bununla birlikte istinabeye ilişkin bu hüküm, resmi bir sicile kayıtlı mallarla alacak ve ücret hacizlerinde uygulanmaz. Resmi sicile kayıtlı malların haczi, takibin yapıldığı icra dairesince, kaydına işletilmek suretiyle doğrudan da yapılabilir. Maaş ve ücret hacizleri için ise, m. 355 – 356 uygulanır. İcra dairesinin yetkisi kesindir. Taraflar itiraz etmese bile yetki hususu kendiliğinden göz önünde tutulur.

İcra müdürü, haciz talebinden itibaren üç gün içinde haczi yapmalıdır (İİK m.79/1). Ancak bu süreden sonra yapılan haciz de geçerlidir. Kabul edilebilir bir sebep olmadan haczin geç yapılmasından dolayı icra memurunun kusuru dolayısı ile devletin sorumluluğu yoluna gidilebilir.  Haczin yapılmasına ilişkin olarak tatil ve talik halleri dikkate alınmalıdır. Borçlu haciz sırasında haczin yapıldığı yerde ise huzurunda yapılır. Borçlu o yerde olmamakla birlikte, hemen bulunması mümkünse araştırılır, haczin yapıldığı yerde bulunamazsa veya hemen bulunması mümkün olmazsa haciz gıyabında yapılır. Haczin önceden borçluya bildirilmesi gerekli değildir. Borçlu haciz esnasında borcunu öderse haciz yapılmaz. Bunun dışında borçlunun hacze engel olması mümkün değildir. Haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder (m.87). Kıymet takdirine göre sadece borcu karşılayan mallar haczedilir.  Haczi yapan memur, borçlunun üzerinde para, kıymetli evrak, altın veya gümüş veya diğer kıymetli şeyleri sakladığını anlar ve borçlu bunları vermekten kaçınırsa, icra memuru borçlunun mallarına veya şahsına karşı kuvvet kullanabilir. Zor kullanma hususunda bütün kolluk kuvvetleri icra memurunun yazılı müracaatı üzerine kendisine muavenet ve emirlerini ifa etmekle mükelleftirler. Köylerde haczi yapan memurun emirlerini muhtarlar da ifaya mecburdurlar (m.81). Aksi halde bu kimseler cezalandırılır ( m. 357) .

İcra memuru taşınır taşınmaz malların haczi söz konusu olduğunda mahallinde bir haciz tutanağı tutar. Tutanağın içeriği İİK m. 102’de belirtilmiştir. Bu tutanak borçlunun haczi kabil hiç malı bulunmazsa kesin aciz belgesi, haczedilen mallar alacağı karşılamaya yetmezse geçici aciz belgesi hükmündedir. Haciz tutanağının bir örneğinin haciz sırasında bulunmayan alacaklı veya borçluya tebliği zorunlu değildir. Fakat alacaklı ve borçlu icra dairesinden bu tutanağın bir örneğini isteyebilir (İİK m. 8/3). Ayrıca icra dairesi tutanağı tebliğ etmek zorunda olmamakla birlikte, haciz sırasında hazır bulunmayan ve adlarına Tebligat Kanunu hükümlerince tebligata ehil kimse bulunmayan alacaklı veya borçluya tutanağı üç gün içinde incelemeleri için davetiye gönderir. Uygulamada buna 103 davetiyesi denir. Davetiye gönderilmese de haciz geçerlidir. Alacaklı davetiyeyi almadan satış talep edebilir ama borçluya davetiye gönderilmeden satış yapılamaz. Haciz istinabe yolu ile yapılsa da, şayet alacaklı veya borçlu davetiyeyi gönderen icra dairesinin yetki çevresi dışında ise, üç günlük süre HMK m. 90’a göre uzatılır.

IV- HACZİN KONUSU

Haczin konusunu borçlunun, taşınır, taşınmaz, üçüncü kişilerde bulunan mal, alacak ve hakları oluşturur. İcra müdürü borçlunun sadece haciz kabil (caiz) olan mallarını haczedebilir. Borçlunun  mallarının haczinin caiz olup olmadığını takdir yetkisi icra müdürüne aittir. İcra müdürü takdir yetkisini somut olayın niteliğine uygun şekilde kullanmazsa, ilgililer şikayet yoluna başvurabilirler. Haczi caiz olmayan veya kısmen caiz olan mallar aşağıda ayrıca ele alınıp incelenecektir.

A- TAŞINIR MALLARIN HACZİ

İcra dairesi borçlunun menkul mallarını yerinde haczeder ve kıymet takdiri yaparak haciz tutanağına geçirir. İcra dairesi taşınır malları haczedince bunlar hakkında muhafaza tedbirleri almak zorundadır. Ancak;

 

  • Para, altın, kıymetli evrak, banknot, hamiline senet ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi bizzat muhafaza eder. Bunların bizzat icra dairesi tarafından muhafaza altına alınması haczin geçerliliği için şarttır.

 

  • İşaret ettiğimiz malvarlığı dışında kalan taşınır mallar hakkında ise, mutlaka fiilen muhafaza altına alma zorunluluğu yoktur. Bu malların haczedildiğinin haciz tutanağına yazılması yeterlidir. Şayet bu mallar hakkında da muhafaza tedbiri uygulanmışsa, icra müdürünün bunları bizzat muhafaza etme yükümlülüğü yoktur. Bu mallar yediemine teslim edilir. Şayet alacaklı kabul ederse, yediemin olarak borçluya da bırakılabilir. Bu halde borçluya yedieminliği ihlalin sonuçları hatırlatılır. Borçlu yedieminliği ihlal ederse, Türk Ceza Kanunu’na göre yedieminliği ihlal suçundan cezalandırılır.

Borçluya ait bir mal üçüncü bir kişinin elinde iken haczediliyorsa, üçüncü kişinin kabulü ile o haczedilen mal üçüncü kişi elinde yediemin olarak bırakılır. Aksi halde icra dairesi o malı muhafaza altına almalıdır. Haczedilen taşınır mal üzerinde borçlunun tasarruf yetkisi sınırlanır. Bu malvarlığı üzerinde borçlu tarafından yapılan tasarruf işlemleri alacaklının hacizden kaynaklanan haklarını ihlal ettiği oranda geçersizdir.

İşletmelerin devamlılığını sağlamak amacı ile, Ticari İşlerde Taşınır Rehni Kanunu kapsamında haczedilen taşınır mallar icra dairesince satışlarına karar verilinceye kadar muhafaza altına alınamazlar.

B- TAŞINMAZ MALLARIN HACZİ

Taşınmaz haczi de mahallinde yapılır ve haciz tutanağına geçirilir. Bundan sonra icra dairesi taşınmazın haczedildiğini ve haczin ne miktar alacak için yapıldığını tapu sicil memurluğuna bildirir. Bir taşınmazın haczi, taşınmaz üzerindeki hasılatı ve menfaatleri de kapsar. Ancak taşınmazın haczi, taşınmaz üzerinde rehin sahibi olan alacaklıların haklarına halel getirmez.

Taşınmaz haczi onun hasılat ve menfaatlerini de kapsar. İcra dairesi taşınmaz üzerinde rehin hakkı olanlara ve kiracılara da haczi bildirir. Kiracılara yaptığı bildirimde işleyecek kiraları, icra dairesine yatırmaları emredilir.

Taşınmazın haczedilmiş olması borçlunun taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini ortadan kaldırmaz. Ancak hacizli taşınmazı borçludan devralan üçüncü kişi o malı hacizli olarak devralmış olur. Borçlunun takibe konu borcu ödememesi halinde, hacizli mal sanki hala borçlunun malvarlığındaymış gibi sattırılır ve bedeli alacaklıya ödenir.

C- İNTİFA HAKKI HACZİ

Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre intifa hakkının hak sahibi tarafından bizzat kullanılması zorunlu değilse, bu tip intifa hakları bir başkasına devredilebilir. Bu nedenle hak sahibi tarafından şahsen kullanılması gerekmeyen intifa haklarının da haczi mümkündür. Bu halde icra dairesi haczi adresleri bilinen ilgili üçüncü kişilere (çıplak mülkiyet hakkı sahiplerine) bildirir. İntifa  hakkının haczinde haczin konusu; intifa olunan şeyin hasılatı, kar payları, semereleri ve muaccel (vadesi gelmiş) kiralarıdır.

D- HİSSE HACZİ

Anonim şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde hissesi bulunan borçlunun şirketteki hissesi hakkında hisse senedi varsa bu hisse senetleri menkul mal hükmünde olup menkul mallar gibi haczedilir.

Hisse senedine bağlı olmayan şirket hisseleri (kollektif şirket, adi komandit şirket, limited şirket ve kooperatif hisseleri) İcra ve İflas Kanunu’nun 94’üncü maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri dikkate alınarak haczedilir.

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre, şirket devam ettiği sürece bir ortağın kişisel alacaklısı, ortağın şirketteki hissesini haczedemez; ancak o ortağa şirket bilançosu gereği düşen (veya düşecek) kar payını haczettirebilir.

Kollektif ve komandit şirketlerde (şahıs şirketlerinde), ortağın kişisel alacaklısı ortağın şirketteki kar payını haczettirebilir. Bu kar payından alacak karşılanamazsa, alacaklı şirketin tasfiyesini isteyerek tasfiye sonucu borçlu ortağa düşecek payının da haczini isteyebilir.

Limited şirketlerde, ortağın kişisel alacaklısı, ortağın şirketteki kar ve tasfiye payından başka ortağın şirketteki payını da (hissesini de) haczettirebilir.

Kooperatiflerde, ortağın kişisel alacaklısı, ancak ortağa ait faiz ve gelir-gider farklarından hissesine düşen miktarı ve kooperatifin tasfiyesi halinde ona düşecek payı haczettirebilir.

Aktarılan hisse hacizleri, adresi bilinen üçüncü kişilere (şirket veya kooperatife) ve diğer ortaklara bildirilir. Borçlu ortağa ödenecek faiz, kar payı ve tasfiye payının icra dairesine ödenmesi istenir. Borçlunun kar payının ve tasfiye payının haczi halinde şirket ve kooperatife İİK md. 89’a göre bir haciz ihbarnamesi de gönderilebilir.

Anonim şirketlerde çıplak pay haczi, anonim şirketlerde paylar için pay senedi veya pay ilmühaberi çıkarılmamışsa, borçlunun şirketteki payı icra dairesi tarafından şirkete tebliğ olunarak haczedilebilir. Bu haczin şirket pay defterine işlenmesi zorunludur; ancak haciz, şirket pay defterine işlenmemiş olsa bile şirkete tebliğ tarihinde yapılmış sayılır. Haciz, icra dairesi tarafından tescil edilmek üzere Ticaret Siciline bildirilir. Bu durumda haczedilen payların devri, alacaklının haklarını ihlal ettiği oranda batıldır.

Borçlunun şirkette sahip olduğu paylar pay senedi veya ilmühabere bağlanmışsa, bunlar menkuller gibi haczedilir. Haciz istek üzerine pay defterine kaydedilir.

E- BORÇLUNUN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERDE BULUNAN MAL VE ALACAKLARININ HACZİ

Borçlunun üçüncü kişide bulunan malları ve üçüncü kişide olan alacakları da haczedilebilir. Borçlunun üçüncü kişide bulunan mallarına, üçüncü kişilere ariyet olarak bırakılan mallar, bankaların kiralık kasalarında saklanan mallar örnek olarak verilebilir. Üçüncü kişiden alınan alacaklara ise, bankada bulunan paralar, kiracıdan olan kira bedeli alacağı, bir sözleşme gereği kendisine ödenmesi gereken para, borçlunun üçüncü kişilere ödünç olarak verdiği paralar örnek olarak verilebilir. Borçlunun üçüncü kişilerden olan mevcut alacakları haczedilebileceği gibi müstakbel alacaklar da haczedilebilir. Yalnız müstakbel alacakların haczedilebilmesi için en azından o alacağın doğacağını gösterir temel bir hukuki ilişkinin mevcut olması gerekir.

Borçlunun üçüncü kişilerde bulunan mal ve alacaklarının haczi İcra ve İflas Kanunu’nun 89’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu nedenle bu haciz türüne uygulamada “89 haczi” denilmektedir. Borçlunun maaş ve ücret alacağı da üçüncü kişilerden olan bir alacağı ifade etmekle birlikte, bu alacakların haczi için İİK md.89 hükmü uygulanmaz. Maaş ve ücret haczi için İİK md. 355 ve devamında daha basit bir usul öngörülmüştür. Buna göre icra dairesi borçluya maaş ya da ücret ödemekle yükümlü işverene, borçlunun maaşının haczedildiğini bildirir. İşverene, borçlunun kendisinden maaş ve ücret alıp almadığını, alıyorsa miktarını yedi gün içinde bildirilmesini ve haczedilen miktar kadar olan kısmın kesilerek icra dairesine ödenmesini ihtar eder. Ödememesi halinde söz konusu alacağın zimmetinde sayılacağı ve bu miktar malın haczedilip alacaklıya ödeneceği de bildirilir. İşveren, borçlunun maaş veya ücretinden haczedilen miktarı kesip icra dairesine ödemezse, işverenin bu miktara yetecek miktarda malvarlığı haczedilip sattırılır ve elde edilen bedel alacaklıya ödenir.

Borçlunun maaş ve ücret dışında üçüncü kişilerde bulunan mal ve alacakları İİK md. 89’a göre haczedilir. Bu hacizde alacaklının talebi üzerine yapılır ve haciz tutanağına yazılır. Haciz tutanağına yazıldığı anda üçüncü kişide bulunan mal veya alacak haczedilmiş sayılır.

Birinci haciz ihbarnamesi; alacaklının talebi üzerine icra dairesi üçüncü kişiye, takip borçlusunun kendisinden olan alacağının veya kendisinden olan alacağının veya kendisinde bulunan malının haczedildiğini, takip borçlusuna yapılan ödemenin geçerli olmayacağını (aynı şekilde malın  icra dairesine teslim edilmesi gerektiğini) bildirir. Üçüncü kişiye gönderilen bu ihbarnameye “birinci haciz ihbarnamesi” denir. Bu ihbarname ile üçüncü kişiye ayrıca, takip borçlusuna alacaklının iddia ettiği gibi bir borcu yoksa veya takip borçlusunun kendisinde bir malı bulunmuyorsa haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dairesine itiraz edebileceği, aksi halde malın yedinde (elinde) ve alacağın zimmetinde sayılacağı hususu da ihtar edilir. Takibin bundan sonraki aşaması kendisine birinci haciz ihbarnamesi tebliğ edilen üçüncü kişinin davranışına göre değişir ve bu halde çeşitli ihmaller ortaya çıkar. Bu ihmaller;

  • Üçüncü kişi takip borçlusunun kendisinden olan alacağını veya takip borçlusunun kendisinde bulunan malı süresi içerisinde icra dairesine bildirerek, malı teslim eder veya borcu öderse üçüncü kişiye karşı yapılan takip son bulur.

  • Üçüncü kişi süresi içerisinde takip borçlusuna borcu bulunmadığını veya takip borçlusunun kendisinde herhangi bir malı bulunmadığını belirterek haciz ihbarnamesine itiraz ederse, artık üçüncü kişiye karşı takibe devam edilemez. Bu halde, üçüncü kişinin beyanının gerçeğe uygun olması gerekir. Aksi halde alacaklı icra mahkemesine başvurarak üçüncü kişinin gerçeğe aykırı beyanı nedeni ile cezalandırılmasını isteyebilir. Ayrıca, beyan yüzünden uğradığı zararların tazmini için üçüncü kişiye karşı bir tazminat davası açabilir.

  • Üçüncü kişi yedi gün içerisinde birinci haciz ihbarnamesine itiraz etmez ve borcu da ödemezse, borç üçüncü kişinin zimmetinde, mal ise yedinde sayılır. Bu halde üçüncü kişiye “ikinci haciz ihbarnamesi” gönderilir.

 İkinci haciz ihbarnamesi; bu ihbarname ile üçüncü kişiye birinci haciz ihbarnamesine süresinde itiraz etmediği, bu nedenle de borcun zimmetinde, malın yedinde sayıldığı hususu bildirilir. Bu ihbarnamede de üçüncü kişiye, tıpkı birinci haciz ihbarnamesinde olduğu gibi ve aynı gerekçelerle, ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde icra dairesine itirazda bulunabileceği, aksi halde borcun zimmetinde malın yedinde bulunacağı hususunun kesinleşeceği ihtar edilir. İkinci haciz ihbarnamesini alan üçüncü kişinin davranış biçimleri de birinci haciz ihbarnamesinde olduğu gibidir. Üçüncü kişi ikinci haciz ihbarnamesine de itiraz etmez, borcu ödemez veya malı teslim etmezse, borcun zimmetinde, malın yedinde sayıldığı hususu kesinleşir ve üçüncü kişiye bu defa “üçüncü haciz ihbarnamesi” gönderilir.

    Üçüncü haciz ihbarnamesi; bu ihtarname ile üçüncü kişiye, ikinci haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi nedeni ile borcun zimmetinde ve malın yedinde bulunduğu hususunun kesinleştiği; üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren onbeş gün içerisinde borcu icra dairesine ödemesi veya malı teslim etmesi ya da aynı süre içerisinde alacaklıya karşı menfi tespit davası açması gerektiğini, menfi tespit davası açarsa üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliği tarihinden itibaren yirmi gün içerisinde davayı açtığına dair belgeyi icra dairesine teslim etmesi gerektiği; aksi halde malın zorla alınacağı veya borcu ödemeye zorlanacağı ihtar edilir. Süresi içerisinde borcu öder veya malı teslim ederse üçüncü kişi hakkındaki takip sona erer. Bu hal dışında üçüncü kişiye ihbarnamenin tebliğinden itibaren iki ihtimal ortaya çıkar. Bu ihtimaller;

  • Üçüncü haciz ihbarnamesi kendisine tebliğ edilen üçüncü şahıs, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde alacaklıya karşı genel mahkemelerde bir menfi tespit davası açabilir. Menfi tespit davası açıldığına dair belge üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliği tarihinden itibaren yirmi gün içerisinde icra dairesine teslim edilirse, menfi tespit davası sonucunda verilen karar kesinleşinceye kadar üçüncü şahsa karşı takibe devam edilemez. Takibe devam edilememesi için dava açtığına dair belgenin alacaklıya teslimi şart olup, sadece menfi tespit davası açılmış olması bu sonucun sağlanması için yeterli değildir. Bu davada üçüncü kişi, takip borçlusuna borçlu olmadığını ispatla yükümlüdür. Bu dava sonucunda;

–  Üçüncü kişi açtığı davayı kazanırsa, üçüncü kişiye karşı takibe devam edilemez. Menfi tespit davası açılmasına bizatihi üçüncü kişi sebep olduğundan üçüncü kişi lehine icra tazminatına karar verilmez.

–  Üçüncü kişi açtığı davayı kaybederse, üçüncü kişiye karşı takibe devam edilir. Ayrıca üçüncü kişi dava konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminatına mahkum edilir.

  • Üçüncü şahıs kendisine bildirim yapıldığı tarihten itibaren süresi içerisinde menfi tespit davası açmaz, borcu da ödemezse kendisine karşı takibe devam edilir. Borcu ödemek zorunda kalan üçüncü kişi gerçekten de takip borçlusuna borcu olmadığı halde takibe konu borcu ödemişse, borçluya karşı bir sebepsiz zenginleşme davası açabilir. Ayrıca üçüncü kişiye haciz ihbarnamesi gönderten alacaklı kötü niyetli ise ona karşı da istirdat davası açmak mümkündür.

Üçüncü kişi, haciz ihbarnamelerinin kendisine tebliğinden sonra yedi gün içerisinde itiraz etmesine engel bir mazereti varsa gecikmiş itirazda da bulunabilir.

V- HACİZDE İSTİHKAK DAVALARI

     Alacaklı, borçluya ait malvarlığından tatmin edilir. Ancak bazen borçluya ait bir malvarlığı üçüncü kişinin elinde bulunabileceği gibi üçüncü kişiye at bir malvarlığı borçlunun elinde de bulunabilir. Böyle olmasa dahi, alacaklı üçüncü kişide bulunan bir malın takip borçlusuna ait olduğunu veya üçüncü kişi takip borçlusunda bulunan bir malvarlığının kendisine ait olduğunu ileri sürebilir. İcra müdürünün söz konusu malvarlığının gerçekten de takip borçlusuna ait olup olmadığını bilme imkanı yoktur. Bu gibi hallerde, işaret ettiğimiz malvarlığının borçluya ait olup olmadığı çekişmelidir. Hacizde tertip ilkesini izah ederken de belirttiğimiz üzere, borçlunun çekişmeli malları da haczedilebilir. Bu halde duruma göre, alacaklının, borçlunun veya üçüncü kişinin hukuki dinlenilme hukuki dinlenilme hakkından yararlandırılması gerekir. Zira haczedilen malın takip borçlusuna ait olmaması halinde, alacaklının borçlunun malvalığından tatmin edilmesi kuralı ihlal edilmiş olacağı gibi, üçüncü kişinin mülkiyet hakkı veya hukuki güvenliği de ihlal edilmiş olur. Bütün bu hallerde söz konusu çekişmeli malların kime ait olduğu veya kimin daha üstün bir hakka  sahip olduğu meselesinin çözülmesi gerekir. İcra hukukunda bu mesele, istihkak iddiası ve onunla bağlantılı olarak açılabilen istihkak davası ile çözülmektedir. Borçlunun elinde bulunan bir malvarlığı değeri haczedilirken, üçüncü bir kişinin veya borçlunun haczedilen malvarlığı üzerinde alacaklıya nazaran daha üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etmesi veya üçüncü kişide bulunan bir malvarlığı değeri üzerinde alacaklının üçüncü kişiye nazaran daha üstün bir hak sahibi olduğunu iddia etmesi “istihkak iddiası” olarak adlandırılır. İstihkak iddiasının konusunu, mülkiyet iddiası oluşturabileceği gibi rehin, intifa veya oturma hakkı gibi alacaklıya (veya üçüncü kişiye) nazaran daha üstün bir hak iddiası da oluşturabilir.

İstihkak iddia edilen malın haciz sırasında borçlunun elinde olması hali ile üçüncü kişinin elinde olması hali arasında işletilecek istihkak prosedürü bakımından bir takım farklılıklar vardır. Hatta bazı hallerde borçlu ile üçüncü kişi hacizli malı birlikte elinde bulunduruyor olabilir. Hacizde istihkak prosedürü bu üç ihtimal bakımından ayrı ayrı ele alınıp incelenmelidir.

A- İstihkak iddia edilen malın borçlunun elinde olması halinde istihkak davası

Borçlunun elinde bulunan bir mal haczedilirken, üçüncü kişi veya borçlu bu mal üzerinde üçüncü kişinin haciz isteyen alacaklıya nazaran daha üstün bir hak sahibi olduğunu iddia edebilir. Bu halde borçlu veya üçüncü kişi istihkak iddiasında bulunmuş olur. İstihkak iddiası o malın haczini engellemez. Ancak icra müdürü haczedilen o mal hakkında istihkak iddiası bulunduğunu tutanağa geçirir. Üçüncü kişi istihkak iddiasını haciz sırasında ileri sürmek zorunda değildir. Haczi öğrendiği andan itibaren yedi gün içinde ileri sürebilir.

Borçlu veya üçüncü kişinin ileri sürdüğü istihkak iddiası alacaklıya (sadece üçüncü kişi istihkak iddiasında bulunmuşsa borçluya da) bildirilir. Alacaklı, üçüncü kişinin istihkak iddiasına üç gün içinde itiraz etmezse, üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır. Üçüncü kişinin istihkak iddiasının kabul edilmiş sayılmasının anlamı, hacizli mal hakkında üçüncü kişinin istihkak iddiasına göre işlem yapılmasıdır. Mesela, üçüncü kişi mülkiyet iddiasında bulunmuşsa haczedilen mal üzerindeki haciz kalkar ve mal üçüncü kişiye verilir. Üçüncü kişi rehin iddiasında bulunmuşsa o mal rehinli olarak haczedilmiş sayılır. Üçüncü kişinin istihkak iddiasının kabul edilmiş sayılması ile birlikte, üçüncü kişinin istihkak iddiası hakkındaki sorun ayrı bir istihkak davasına gerek kalmaksızın çözülmüş olur.

Alacaklı üç gün içerisinde üçüncü kişinin (veya borçlunun) istihkak iddiasına itiraz ederse, icra müdür takip dosyasını hemen icra mahkemesine verir. İcra mahkemesi, dosyanın durumuna göre ivedi olarak takibin devamına veya teminat mukabilinde takibin ertelenmesine (durdurulmasına) karar verir. Bu aşamada istihkak davasının sırf satışı geri bırakmak gayesiyle kötüye kullanıldığını kabul etmek için ciddi sebepler bulunduğu takdirde icra mahkemesi takibin ertelenmesi talebini reddeder. İcra mahkemesinin takibin devamına ilişkin kararı kesin olup, bu karara karşı kanun yoluna başvurulamaz.

İcra mahkemesinin bu kararı üçüncü kişiye tefhim veya tebliğ edilir. Bu kararla birlikte icra mahkemesi üçüncü kişiye kararın kendisine tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinde bir istihkak davası açması için süre verir.

Üçüncü kişi süresi içerisinde istihkak davası açmazsa istihkak iddiasından vazgeçmiş sayılır. Bu nedenle alacaklı takibe devam edilmesini isteyerek hacizli malın satılmasını talep edebilir. Başka bir deyişle süresinde istihkak davası açmayan üçüncü kişi o malın borçluya ait olduğunu kabul etmiş sayılır.

Alacaklı süresi içerisinde takibin yapıldığı yer veya hacizli malın bulunduğu yer icra mahkemesinde bir istihkak davası açabilir. İstihkak davası icra mahkemesi tarafından, basit yargılama usulüne ve genel hükümlere göre incelenip sonuçlandırılır. Bu nedenle istihkak davası sonunda verilen karar bu takip bakımından kesin hüküm teşkil eder. İcra ve İflas Kanunu’nda bu dava için bazı özel ispat kuralları öngörülmüştür. Bu kurallar;

  • Öncelikle bu davada ispat yükü davacı üçüncü kişidedir. Zira hacizli mal borçlunun elinde bulunmaktadır ve dolayısı ile mülkiyet karinesi borçlu lehinedir. İcra hukukunda mülkiyet karinesinin varlığını kabul bakımından zilyetlik şartı aranmaz, elinde bulundurma yeterlidir.

  • Üçüncü kişi, üzerinde istihkak iddia edilen mala ne suretle sahip olduğunu ispatlamalıdır.
  • Üçüncü kişinin üzerinde istihkak iddia edilen mala ne suretle sahip olduğunu ispatlaması istihkak davasının kabulü bakımından yeterli değildir. Üçüncü kişi ayrıca bu malın ne suretle borçluda bulunduğunu da ispatla yükümlüdür.

  • Bu dava sırasında borçlunun üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş olması alacaklıya karşı hiçbir sonuç doğurmaz. Ancak, ileride üçüncü kişi borçluya karşı bir sebepsiz zenginleşme davası açarsa, bu ikrarı aleyhine hiçbir delil sunamaz.

İşaret ettiğimiz ispat kurallarına uygun olarak üçüncü kişi istihkak iddiasını ispatlayabilirse istihkak davası kabul edilir. İstihkak davasının kabul edilmesi, hacizli mal hakkında üçüncü kişinin beyan ettiği şekilde işlem yapılması gerektiği anlamına gelir. İcra mahkemesi istihkak davasının kabulü kararı ile birlikte, talep edilmiş olmak kaydıyla alacaklıyı hacizli malın değerinin %15’inden  aşağı olmamak üzere icra tazminatına mahkum eder. Ancak alacaklının (ve hatta şartları varsa borçlunun) icra tazminatına mahkum edilebilmesi için alacaklının istihkak iddiasına itiraz ederken kötü niyetli olması gerekir.

Üçüncü kişi istihkak iddiasını ispatlayamamışsa mahkeme davanın reddine karar verir. Bu kararla birlikte üzerinde istihkak iddia edilen mal üzerindeki haciz kesinleşeceğinden, alacaklı takibe devam ederek hacizli malın paraya çevrilmesini isteyebilir. Ayrıca talep edilmiş olmak kaydıyla üçüncü kişi hacizli malın değerinin %20’sinden aşağı olamak üzere icra tazminatına mahkum edilir. Üçüncü kişinin icra tazminatına mahkum edilebilmesi için icra mahkemesince takibin durdurulmasına karar verilmiş olması şarttır. Davanın reddi kararına karşı üçüncü kişi istinaf veya temyiz yoluna  başvurmuşsa, teminat mukabilinde İİK md. 36 hükümleri çerçevesinde icranın geri bırakılmasını isteyebilir.

Kendisine, buraya kadar işaret ettiğimiz şekilde istihkak iddiasında bulunma imkanı verilmemiş olan üçüncü kişi, haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi günlük süreyi kaçırmamak şartıyla, hacizli malın satış bedeli alacaklıya ödeninceye kadar istihkak davası açabilir. Hacizli malın bedeli alacaklıya ödenmişse artık istihkak davası açılmaz, ancak üçüncü kişi borçluya karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilir. İstihkak davası, satış bedeli alacaklıya ödenmeden açılmış ve icra mahkemesi tarafından takibin durdurulmasına karar verilmediği için bedel alacaklıya ödenmişse, istihkak davası bedel üzerinden devam eder.

Üçüncü kişi alacaklıya karşı bir istihkak davası açmışsa, alacaklı da aynı mahkemede (icra mahkemesinde) üçüncü kişiye karşı bir karşı dava olarak tasarrufun iptali davası açabilir. Bu davada, genel mahkemelerde açılan tasarrufun iptali davasından farklı olarak, alacaklının mahkemeye (bir dava şartı olan) borç ödemeden aciz belgesi sunması zorunlu değildir.

B- İstihkak iddia edilen malın borçlu ve üçüncü kişinin birlikte elinde bulundurması halinde istihkak davaları

Alacaklının üzerinde istihkak iddiasında bulunduğu malı bazen borçlu ve üçüncü kişi birlikte elinde bulundurabilir. Mesela, aynı konutta yaşayan ve kendisine karşı icra takibi yapılan borçlu baba ile anne veya çocuk;  ya da aynı ofisi birlikte kullanan iki kişi gibi. İstihkak iddia edilen malı borçlu ile üçüncü kişinin birlikte elinde bulundurması halinde, mal borçlunun elinde sayılır. Dolayısıyla, bu malın borçlunun elinde bulunması halinde işaret ettiğimiz kurallar bu ihtimal bakımından da geçerlidir.

Alacaklının üzerinde istihkak iddiasında bulunduğu malı borçlu ve üçüncü kişinin birlikte elinde bulundurması halinde, o malın borçluda bulunması halindeki kurallar uygulanmakla birlikte, ispat yükü bakımından bir farklılık ortaya çıkar. Bu ihtimalde de mülkiyet karinesi borçlu lehine kabul edildiğinden ispat yükü üçüncü kişidedir. Ancak bu davada üçüncü kişi lehine bir karine kabul edilmiştir. Eşyanın niteliği veya örf ve adet ya da meslek ve sanat gereği üçüncü kişiye ait olduğu açıkça anlaşılan mallar üzerinde ispat yükü (üçüncü kişide değil) alacaklıdadır. Mesela, babanın borcu için konuta hacze gidildiğinde evdeki bir tek taş yüzük haczedilmiş ve bu yüzük üzerinde anne istihkak iddiasında bulunarak istihkak davası açmışsa, tek taş yüzük niteliği gereği kadınlara ait olacağından anne o yüzüğün kendisine ait olduğunu ispatlamak zorunda değildir. Alacaklı bu yüzüğün borçluya ait olduğunu ispat etmelidir.

  • İstihkak iddia edilen malın üçüncü kişinin elinde olması halinde istihkak davası

Alacaklı üçüncü bir kişinin elinde bulunan malın borçluya ait olduğunu iddia ederse, üçüncü kişi bu iddiayı kabul etmese bile (o mal üzerinde mülkiyet, rehin veya başka bir üstün hak iddia ederek), bu mal icra dairesi tarafından haczedilir ve istihkak iddiası haciz tutanağına geçirilir. Ancak bu mal muhafaza altına alınmayıp yediemin olarak üçüncü kişiye bırakılır. Bu malın yediemin olarak üçüncü kişiye bırakılabilmesi için üçüncü kişinin yedieminliği kabul etmesi gerekir.

İcra dairesi üzerinde istihkak iddia edilen ve üçüncü kişinin elinde bulunan malı haczettikten sonra, alacaklıya üçüncü kişiye karşı icra mahkemesinde istihkak davası açması için yedi günlük süre verir. Bu ihtimalde dava açma süresinin icra mahkemesi tarafından değil, icra dairesi tarafından verildiğine dikkat edilmelidir.

  • Kendisine dava açması için süre verilen alacaklı yedi gün içerisinde istihkak davası açmazsa üçüncü kişinin istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır ve istihkak iddiasında bulunulan mal üzerindeki haciz kalkar ya da üçüncü kişinin iddiasına göre işlem yapılır.

  • Alacaklı yedi gün içerisinde istihkak davası açarsa icra mahkemesi bu davayı, basit yargılama usulüne göre ve genel hükümler çerçevesinde inceleyip sonuçlandırır. Hacizli malın borçlunun elinde bulunma ihtimalinden farklı olarak burada alacaklı istihkak davası açarsa artık takibe devam edilemez (icra mahkemesinin takibin ertelenmesine karar vermesine gerek yoktur). Bu davada verilen karar bu takip bakımından kesin hüküm teşkil eder. Bu davada ispat yük alacaklıdadır. Zira bu ihtimal bakımından üzerinde istihkak iddia edilen mal üçüncü kişi elinde bulunduğundan mülkiyet karinesi onun lehinedir.

–  Dava sonunda mahkeme alacaklıyı haklı bulursa, üzerinde istihkak iddia edilen malın      borçluya ait olduğu tespit edilmiş olur. Bu mal üzerindeki haciz kesinleşir ve alacaklı bu malın paraya çevrilmesini isteyebilir.

–  Dava sonunda mahkeme istihkak davasının reddine karar verirse üzerinde istihkak iddia edilen mal üzerindeki haciz kalkar Bu ihtimal bakımından icra tazminatına ilişkin hükümler uygulanmaz.

VI- HACZEDİLEMEYEN MAL VE HAKLAR

     Anayasa’nın ikinci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Ayrıca, Anayasa’nın onyedinci maddesinde bireylerin maddi ve manevi varlıklarını geliştirmeleri temel hak ve özgürlükler arasında sayılmıştır. Kişilerin maddi ve manevi varlıklarını geliştirebilmeleri, kimsenin yardımına muhtaç olmaksızın hayatlarını asgari ölçülerde ve insan onuruna yaraşır bir şekilde devam ettirebilmeleri için insani düşüncelerle borçlunun bazı mal ve haklarının kısmen veya tamamen haczedilemeyeceği kabul edilmiştir. Gerçek kişiler bakımından kabul edilen bu istisnai durumun yanı sıra farklı gerekçelerle tüzel kişiler bakımından da bazı istisnalar getirilmiştir. Aşağıda öncelikle tamamı haczedilemeyen mal ve haklar üzerinde durulacak daha sonra ise kısmen haczedilemeyen mal ve haklara işaret edilecektir.

A- TAMAMI HACZEDİLEMEYEN MAL VE HAKLAR

Borçlunun malvarlığına dahil mal, alacak ve haklarının tamamının haczedilememesi bazen maddi hukuk kurallarından kaynaklanırken bazen icra ve iflas hukukuna ilişkin düzenlemelerden kaynaklanır. Özel kanun hükümleri ile de bazı malvarlığı değerlerinin tamamen haczi yasaklanabilir. Maddi hukuk hükümlerine göre hukukun başkalarına devrini yasakladığı mal ve haklar haczedilemezler. Bu bağlamda önemli olan devredilemezliğin kanundan kaynaklanmış olmasıdır.

Tamamı haczedilemeyen mal ve haklara ilişkin düzenleme İİK m. 82’de sayılmıştır. 82. maddede tahdidi olarak sayılan haczi caiz olmayan mal ve haklar şunlardır;

  • Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,

  • Ekonomik faaliyeti, sermayesinden ziyade bedenî çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli olan her türlü eşya,

  • Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için lüzumlu eşya; aynı amaçla kullanılan eşyanın birden fazla olması durumunda bunlardan biri,

  • Borçlu çiftçi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer eklenti ve ziraat aletleri; değilse, sanat ve mesleki için lüzumlu olan alet ve edevat ve kitapları ve arabacı, kayıkçı, hamal gibi küçük nakliye erbabının geçimlerini temin eden nakil vasıtaları,

  • Borçlu ve ailesinin idareleri için lüzumlu ise borçlunun tercih edeceği bir süt veren mandası veya ineği veyahut üç keçi veya koyunu ve bunların üç aylık yem ve yataklıkları,

  • Borçlunun ve ailesinin iki aylık yiyecek ve yakacakları ve borçlu çiftçi ise gelecek mahsül için lazım olan tohumluğu,

  • Borçlu bağ, bahçe veya meyve veya sebze yetiştiricisi ise kendisinin ve ailesinin geçimi için zaruri olan bağ bahçe ve bu sanat için lüzumlu bulunan alet ve edevat,
  • Geçimi hayvan yetiştirmeye münhasır olan borçlunun kendisi ve ailesinin maişetleri için zaruri olan miktarı ve bu hayvanların üç aylık yem ve yataklıkları,

  • Borçlar Kanunu hükümlerine göre, haczolunmamak üzere tesis edilmiş olan kaydı hayatla iratlar (ömür boyu gelirler),

  • Memleketin ordu ve zabıta hizmetlerinde malül olanlara bağlanan emeklilik maaşları ile bu hizmetlerden birinin ifası sebebiyle ailelerine bağlanan maaşlar ve ordunun hava ve denizaltı mensuplarına verilen uçuş ve dalış tazminat ve ikramiyeleri,

  • Askeri malüllerle, şehit yetimlerine verilen terfi zammı ve 1485 numaralı kanun hükmüne göre verilen inhisar beyiye hisseleri,

  • Bir yardımlaşma sandığı veya derneği tarafından hastalık, zaruret ve ölüm gibi hallerde bağlanan maaşlar,

  • Vücut veya sıhhat üzerine ika edilen zararlar için tazminat olarak mutazarrırın kendisine veya ailesine toptan veya irat şeklinde verilen veya verilmesi lazım gelen paralar,

  • Borçlunun haline münasip evi,

  • Öğrenci bursları.

Medeni Kanunun 807 nci maddesi hükmü saklıdır. 2, 3, 4, 5, 7 ve 12 numaralı bendlerdeki istisna, borcun bu eşya bedelinden doğmaması haline munhasırdır.

Birinci fıkranın (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan malların kıymetinin fazla olması durumunda, bedelinden haline münasip bir kısmı, ihtiyacını karşılayabilmesi amacıyla borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılır.

İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.

Tamamen haczedilemeyen mal ve haklara ilişkin bazı başka kanunlardaki düzenlemeler:

  • Hayvanları Koruma Kanunu m. 5 (evcil hayvanların haczi)

  • Elektronik Haberleşme Kanunu m. 34 (internet alan adları, frekans, numara ve hat kullanımı)

  • SGK’nın taşınır ve taşınmaz malları ile bankalardaki mevduatları,

  • 5510 sayılı Kanun’a göre bağlanan gelir, aylık ve ödenekler,

Yargıtay, 82. maddeye aykırı şekilde yapılan hacizlere karşı şikayetin kural olarak yedi günlük süreye tabi olduğunu ifade etmektedir. Ancak devlet mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin şikayetlerin süreye tabi olmadığını kabul etmek gerekir.

B- KISMEN HACZEDİLEMEYEN MAL VE HAKLAR

  • Genel olarak m. 83’te düzenlenmiştir. Burada ücretler genel olarak gelir kaynağı şeklinde anlaşılabilir. 5510 s. SSGSSK m. 93’e göre, gelir, aylık ve ödenekler; Buna göre emeklilerin aylık ve ödenekleri borçlunun muvafakatı olmadıkça haczedilemez. 83. maddeye göre borçlunun gelirinin en az dörtte biri her halükarda haczedilir, bu asgari kesintidir. Daha yüksek bir oranda haczedilip edilmeyeceğine ise borçlunun ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumunu da gözeterek icra müdürü karar verir. Borçluya karşı birden fazla alacaklı takip yapmışsa, icra müdürü ödemeyi haciz sırasına göre yapar. Borçlunun geliri arttıkça haczedilen miktar da artacaktır. İşçi ücretlerinin en fazla dörtte biri haczedilebilir (İş Kanunu m. 35). Ücret hacizleri hakkında m. 355 ve 356’ya uygun davranılmalıdır.

  • İntifa hakları ve hasılatın da bir kısmı haczedilemez.

  • İlama bağlı olmayan nafakanın da bir kısmı haczedilebilir, ancak ilama bağlı nafaka hiç haczedilemez.

  • İşçi ücretlerinin en fazla dörtte biri haczedilebilir. Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi ücretler işçi ücreti sayılmadığından bunların tamamen haczi mümkündür.

VII- HACZE İŞTİRAK

     Borçluya karşı takip yapılmış ve borçlunun haczedilen malları alacağı karşılıyorsa, bu durumda hacze iştirak sorunu ortaya çıkmayacaktır. Ancak, borçluya karşı birden fazla alacaklının talebi söz konusu ise ve özellikle bu alacaklılar borçluya karşı takibe başlamışlar ve borçlunun haczedilen malları tüm takip yapan alacaklıların alacağını karşılamıyorsa ve hacze iştirakin şartları da oluşmuşsa, hacze iştirak prosedürünün işletilmesi gerekir. Şartları oluştuğunda hacze iştirak halinde, önce haciz koyduranın önceliği olmayıp Kanun’da belirtilen sıraya göre aynı sıradaki alacaklılar garameten satış bedelinden alacaklarını alırlar.

A- HACZE ADİ İŞTİRAK

Hacze adi iştirak için kanun koyucu birtakım şartlar aramıştır. Eğer belirtilen bu şartlar mevcutsa, ilk hacze iştirak mümkündür. Bu şartların oluşmaması durumunda, daha sonra haciz koyduranın ilk hacze iştiraki mümkün olmaz (m. 100/son).

 Adî İştirakin Şartları:

  1. Takip Yapmış Olma: İlk hacze iştirak etmek isteyen alacaklının, borçluya karşı icra takibi yapmış olması ve bu takibin kesinleşerek kendisine haciz isteme yetkisinin gelmiş olması gerekir.

  1. Öncelik: Hacze iştirak eden alacaklının alacağının şu tarihlerden önce doğmuş olması gerekir:

  • İlk haciz sahibinin takibi ilâmsız takip ise; iştirak edenin alacağı, ilk haciz sahibinin takip talebinden önce doğmuş olmalıdır.

  • İlk haciz sahibinin takibi ilâmlı takip ise; iştirak edenin alacağı, ilâmın verildiği davanın açıldığı tarihten önce doğmuş olmalıdır.

  1. Belge ile İspat: Öncelik şartının sağlandığı, kanunda sınırlı sayılan belgelerden biri ile ispat edilmelidir. Bu belgeler dışında bir belgeye sahip olan alacaklının ilk hacze iştiraki mümkün değildir. Bu belgeler:

Yukarıda belirtilen takip veya dava tarihinden önce;

  • Borç ödemeden aciz belgesi,
  • Açılmış bir dava sonucu alınmış ilam,
  • Resmi ya da tarih ve imzası tasdikli senet,
  • Resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne uygun olarak verdikleri makbuz veya belge.

Kanunda sayılan bu belgeler dışında rehin açığı belgesi de hacze iştirak için gerekli belgelerden kabul edilmektedir.

Hacze iştirak etmek isteyen alacaklı, ilk haczin konulduğu icra dairesine başvurarak bu yöndeki talebini iletir. İcra müdürü, hacze adî iştirak şartlarının bulunup bulunmadığını inceler ve bu konuda kararını verir. İcra müdürü hacze iştirak talebini kabul ederse, haczedilen mal veya mallar tüm alacaklıların alacağını karşılamaya yetiyorsa sadece hacze iştiraki ilk haciz tutanağının altına işler (m. 104/I). Ayrıca iştirak, daha önce haciz koyduran veya iştirak eden alacaklılarla borçluya 103. maddeye göre bildirilir ve beyanları varsa bildirmeleri istenir. İcra müdürü haczedilen malların bedelinin iştirakle birlikte tüm alacaklıların alacağını karşılamayacağını anlarsa, tüm alacaklıların alacağını karşılayacak kadar ilave hacizler yapar. İlave haciz için alacaklı veya alacaklıların talebi gerekir (m. 100/II). Hacze iştirak edemeyen alacaklılar ancak, evvelki dereceden artacak bedeller için hacze iştirak edebilir (m.100/III).

B- HACZE İMTİYAZLI İŞTİRAK

Kanun bazı alacaklıları koruyarak bu alacaklıların, takip yapmadan hacze iştirak edebilmelerini kabul etmiştir. Bu iştirake imtiyazlı( takipsiz) iştirak denilmektedir. İmtiyazlı iştirak hakkı üçüncü kişilere intikal etmez.

İmtiyazlı İştirak Şartları:

  1. Hacze İmtiyazlı İştirak Edebilecek Alacaklılar: Kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar;

  • Borçlunun eşi (alacak evlilik içinde doğmuşsa),
  • Borçlunun çocukları,
  • Borçlunun vasi veya kayyımı olduğu kişiler (vesayet makamı olarak sulh mahkemesi de bu kişiler adına imtiyazlı iştirakte bulunabilir),
  • Ölünceye kadar bakma alacaklısı,
  • Nafaka verilmesine ilişkin ilâma dayanan nafaka alacaklısı.

İlk üç durumdaki alacaklılar, ilişkinin devamı sırasında veya ilişkinin bitmesinden bir sene içinde iştirak hakkını kullanabilir. Ancak reşit çocuklar ve diğer iki alacaklı için bu uygulanmaz.

  1. Takip Yapmanın Gerekli Olmaması: İmtiyazlı iştirakte, başka bir alacaklının koydurduğu hacze doğrudan doğruya iştirak edebilirler. Bunun için önceden takip başlatılmasına gerek yoktur.

İmtiyazlı iştirake hakkı olan alacaklı bu talebini önceden takip yapmasına gerek olmadan ilk haczin konulduğu icra dairesine alacağını, sebebini ve takipsiz iştirak etmek istediğini iletir. İmtiyazlı iştirak talebi satılan malın bedeli icra veznesine girene kadar yapılmalıdır.  İcra dairesi bunu haczi koyduran diğer alacaklı ve borçluya bildirir. Bu kimselerden birinin yedi gün içerisinde itirazı söz konusu olursa, imtiyazlı iştirak talebi geçici olarak kabul edilir ve imtiyazlı iştirak talebinde bulunan kişiye genel mahkemelerde yedi gün içinde dava açması gerektiği bildirilir. Mahkemenin görevi genel hükümlere göre belirlenir. Yetkili mahkeme ise, takibin yapıldığı yer mahkemesidir. Dava basit yargılama usulüne göre uygulanır. Bu süre içinde dava açılmazsa, hacze iştirak hakkı ve geçici haciz düşer. Ancak bu durum nafaka alacaklılarına uygulanmaz. Nafaka alacaklısı kötüniyetli ise hacze imtiyazlı iştirak edemez (m. 101/III).

VIII- BORCUN TAKSİTLE ÖDENMESİ

     Hakkında icra takibi kesinleşen borçlu, çeşitli nedenlerle borcunu ödemek isteyebilir. Bu sebeplerden birisi haczedilen malların düşük bedellerle satılması ve takibe devam edilmesi halinde masrafların artmasıdır. Bu sebeple borçlu borcunu hacizden önce veya sonra taksit ile ödeyebilir. Her iki durumda da satışa engel olunacaktır. Kanun’da sadece hacizden sonraki taksitlendirme düzenlenmiştir.

Hacizden önce;

  • Borçlu hacizden önce taksitlendirme teklifinde bulunabilir. Ancak, Kanunda hacizden önce taksitlendirmeye ilişkin olan hususlar düzenlenmemiştir.

  • Hacizden önce borçlunun yaptığı taksitle ödeme teklifinin geçerliliği alacaklının kabulüne bağlıdır. Borçlunun teklifi, m. 111’deki şartları taşısa, hatta daha avantajlı olsa da alacaklı kabul etmedikçe geçerli olmayacaktır. Şayet alacaklı borçlunun bu teklifini kabul ederse o zaman takip durur.

Hacizden sonra;

Hacizden sonra ancak satıştan önce taksitlendirme teklifi, Kanundaki şartları taşımasına göre ikiye ayrılır. Ancak her iki durumda da anlaşma geçerli ise takip duracaktır.

  • Borçlunun teklifi m. 111’deki şartları taşıyorsa, alacaklının muvafakatine gerek olmadan taksitle ödeme kendiliğinden sonuç doğurur.

  • Teklif m. 111’deki şartları taşımıyorsa, hacizden sonra olsa dahi ödeme teklifinin geçerliliği alacaklının muvafakatine bağlıdır.

Alacaklı ve borçlu icra dairesinde bir araya gelir veya hacze gidildiğinde bu konuda anlaşırlarsa, icra müdür bu durumu tutanağa geçirir ve tutanağın altı, alacaklı, borçlu ve icra müdürü tarafından imzalanır. Bu şekilde taksit sözleşmesi yapılmış olur. Hacizden önceki sözleşmede taraflar taksit miktarını ve tarihlerini istedikleri gibi kararlaştırabilirler. Ancak, taksit anlaşmasının ihlali durumunda, özellikle cezai sonuçların doğabilmesi için bu anlaşmada taksit miktarlarının ve taksitle ödeme tarihlerinin açıkça belli olması gerekir. Hacizden sonra taksitle ödemede ise, her taksitin borcun dörtte birinden aşağı olmaması ve ilk taksitin derhal ödenmesi gerekir. Ayrıca kalan taksitlerin de en geç aydan aya verilmek sureti ile üç ayı geçmemesi gerekir. Borçlunun taksitlendirme teklifi ister hacizden önce ister hacizden sonra olsun;

  • Kabul edilir ve taksitlendirme anlaşması icra dairesinde geçerli şekilde yapılırsa, takip durur.

  • Borçlu ve alacaklı birden fazla bu şekilde anlaşma yapabilirler.

  • Bu anlaşmaların devamı süresince 106. ve 150/e maddelerindeki satış isteme süreleri işlemez.

  • Anlaşmaların toplam süresi on yılı geçerse, aştığı tarihten itibaren süreler kaldığı yerden işlemeye devam eder.

  • Borçlu taksitleri zamanında ödemez, taksitle ödemenin şartlarını yerine getirmezse;

–  Alacaklı, ödenmeyen kısmın tamamı için takibe devam edilmesini, yani hacizden önce    ise haciz, hacizden sonra ise satış talep edebilir.

–  Geçerli bir sebep olmada borçlu taahhüdünü yerine getirmemiş ise, alacaklının talebi üzerine icra mahkemesi tarafından 340. maddeye göre üç aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılır.

 Stj. Av. Selda GÜNGÖR

KAYNAKÇA

KURU, BAKİ : İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2017.

ATALI, MURAT/ ERMENEK, İBRAHİM : İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2018.

PEKCANITEZ, H/ ATALAY, O/ ÖZEKES, M/ SUNGURTEKİN ÖZKAN, M : İcra ve İflas Hukuku, İstanbul 2017.

ARSLAN, R/ YILMAZ, E/ TAŞPINAR AYVAZ, S : İcra ve İflas Hukuku, Ankara 2017.