ADİ ŞİRKETLERDE ORTAKLARIN SORUMLULUĞU

  

A. Genel Olarak

Adi şirketler, gerek kuruluşlarındaki kolaylık gerekse taraflara tanıdığı serbesti konusunda ticari hayatta en sık karşılaşılan şirket türlerinden biridir, aynı zamanda tüm şirket tiplerinin temelini oluştururlar.

 

B. Tanımı ve Özellikleri

Adi ortaklık TBK m. 620’de “Adi  ortaklık  sözleşmesi,  iki  ya  da  daha  fazla  kişinin  emeklerini  ve mallarını  ortak  bir  amaca  erişmek  üzere  birleştirmeyi  üstlendikleri  sözleşmedir.“  şeklinde tanımlanmıştır.

Tüzel kişiliği yoktur, dolayısıyla şirket malları üzerinde ortaklar elbirliği halinde maliktirler. Bu nedenle ortakların arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır.

Her ortak, adi ortaklığın amacına ulaşılabilmesine yönelik sermaye koymak zorundadır. Bu sermaye para, alacak, mal olabileceği gibi emek de olabilir. Aksi öngörülmedikçe her ortak sermaye koyma borcuna eşit olarak katılmakla mükelleftir.

 

C. Üçüncü Kişilere Karşı Borçlardan Sorumluluk

Adi şirketlerde üçüncü kişilere karşı üstlenilen borçlardan sorumluluk TBK m.638’de “Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile, bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu nedenle adi şirket ortakları aksi kararlaştırılmamışsa, üçüncü kişilere karşı ortaklık çerçevesince üstlendikleri borçlardan müteselsilen sorumludurlar.

Adi şirketlerde ortaklar, borçlardan doğrudan, tüm malvarlıkları ile sınırsız sorumludurlar.

 

Müteselsil borçlulukta dış ilişki bakımından borçlulardan her birinin borcu birbirinden bağımsızdır. Müteselsil borçlulardan her biri, alacaklı tarafından ne şekilde talep edilmişse, borcun tamamını yahut talep edilen kısmı ifa ile yükümlüdür.

Müteselsil borçluların sorumluluğu, TBK m.163/2 hükmü gereği borcun tamamı sona erene kadar devam eder.

 

D. Ortakların İleri Sürebileceği Def’i ve İtirazlar

Müteselsil borçlulukta borçluların def’i ve itiraz imkanları TBK m. 164’te düzenlenmiştir. Buna göre;

“Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir. “ (Şahsi Def’i ve İtirazlar)

“Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur.” (Ortak Def’i ve İtirazlar)

 

1. Ortak Def’i ve İtirazlar: TBK m. 164/1 hükmü uyarınca kanun koyucu borcun sebep ya da konusundan kaynaklanan def’i ve itirazları tüm borçlular için ortak def’i ve itiraz olarak nitelendirmiştir. Buna göre; borcun doğmadığına ya da doğmuş olmuş olmakta birlikte sona erdiğine ilişkin def’i ve itirazlar ortak def’i ve itirazlardır.

 

Borcun doğmadığına ilişkin def’i ve itirazlara örnek olarak, alacaklının ehliyetsizliği, borcu doğuran işlemin ahlaka veya emredici hükümlere aykırı olması, borcun ifasının imkansız olması, işlemin öngörülen şekil şartına uygun olarak yapılmamış olması yahut tüm borçlular bakımından borcun doğumu için belirlenmiş olan geciktirici koşulun gerçekleşmemiş olması verilebilir.

Borcun sona erdiğine ilişkin def’i ve itirazlara örnek olarak ise, tüm borçluların ibra edilmesi, edimin TBK m. 107 uyarınca tevdi edilmiş olması, borcun tüm borçlular bakımından kusursuz imkansızlık sebebiyle sona ermiş olması veya zamanaşımına uğramış olması, borcun muaccel olmaması, ödemezlik def’i, borcun ifa ile tamamen veya kısmen sona ermesi verilebilir.

 

Borca ilişkin ortak bir def’i ve itiraz bulunması halinde tüm borçlular bu def’i ve itirazı ileri sürebilir ve hatta TBK m. 164/2 uyarınca ileri sürmeleri faydalarına olacaktır. Aksi durumda, ortak def’i ve itirazı ileri sürmeyen borçlu diğer borçlulara karşı sorumlu olacaktır. Buradaki sorumluluktan kasıt, bir tazminat sorumluluğundan ziyade, borcun ifası sonrasında iç ilişkide diğer ortaklara karşı sahip olunan rücu hakkının kaybedilmesidir. Bu kapsamda, ortak def’i ve itirazların ileri sürülmesi, her bir müteselsil borçlu için bir yükümlülük arz eder.

 

2. Şahsi Def’i ve İtirazlar: Şahsi def’i ve itirazlar alacaklı ile sadece o borçlu ile arasındaki ilişkiden kaynaklanan def’i ve itirazlardır. Müteselsil borçluların borçları birbirinden bağımsız olduğundan, her bir borçlunun alacaklı ile arasındaki ilişkiden doğan şahsi def’i ve itirazlarının bulunması mümkündür. Şahsi def’i ve itirazlar sadece söz konusu def’i ve itiraz sebebine sahip olan borçlu tarafından ileri sürülebilir. Bu doğrultuda diğer borçluların kendilerine ilişkin olmayan bir şahsi def’i sebebine dayanmaları mümkün değildir.

Şahsi def’i ve itirazlara örnek olarak borçlulardan birinin irade sakatlığından kaynaklı iptal hakkını kullanması, borçlunun ehliyetsizliği, borcun muaccel olmadığı, borçlunun şahsi bir alacağı ile borcunu takas etmesi, borçlunun alacaklı tarafından ibra edilmiş olması verilebilir.

 

Müteselsil borçlulukta her bir borçlunun borcu birbirinden bağımsız olduğundan zamanaşımı def’i de bir şahsi def’i olarak karşımıza çıkar. TBK m. 155/1 hükmünde, zamanaşımının müteselsil borçlulardan birine karşı kesilmesi halinde, diğer borçlulara karşı da kesilmiş sayılacağı düzenlemiştir.

Yukarıda belirttiğimiz üzere, adi şirkette ortaklar aksini kararlaştırmadıkları sürece borçlardan eşit oranda sorumludurlar. Fakat bu durum yalnızca iç ilişkide geçerli olup dış ilişkide ortaklar alacaklılara karşı borcun tamamından sorumludurlar. Borcun iç ilişkide kendisine düşen paydan fazlasını ödeyen şirket ortağı diğer ortaklara karşı rücu hakkına sahiptir.

 

E. Borcun Sona Ermesi

Müteselsil borç, ifa ile sona erebileceği gibi hak düşürücü sürenin geçmesi, kusursuz sonraki imkansızlık, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi, ibra, zamanaşımı süresinin dolması, yenileme gibi ifa dışındaki sebeplerle sona erebilir. Borcun ifa sonucu sona ermesi halinde, bu durum tüm müteselsil borçlular için sonuç doğurur. Borcun ifa dışındaki sebeplerle sona ermesi halinde ise, sona erme kural olarak, yalnızca ilgili sebep kendi bünyesinde ortaya çıkan borçlu için sonuç doğurur. İlgili sebep tüm borçlular için ortaya çıkmışsa o halde tüm ortaklar için sonuç doğuracaktır. Örneğin zamanaşımı süresi tüm borçlular için geçmişse tüm ortaklar için sonuç doğurmuş olur.

 

 

Sonuç olarak, adi şirket tipi diğer ortaklıklardan farklı olup ortaklık alacaklısı konumunda olanların husumet yöneltirken adi şirket ortaklarının ise ortaklık borçlarına karşı def’i ve itirazlar ileri sürerken hukuki danışmanlık desteği konusunda profesyonel destek almaları herhangi bir hak kaybı yaşamamaları hususunda önem arz etmektedir.

 

KAYNAKÇA

Tamer BOZKURT, Şirketler Hukuku

Onur Görkem KÖKSAL, Adi Ortaklıkta Ortakların Sorumluluğu