• Adi Ortaklığın Sona Erme Halleri

Ortaklığın sona erme halleri, TBK. m. 639’da hükmolunmuştur. Buradaki hükümler kişi ortaklıkları için bir genel hüküm özelliği göstermektedir. Ortaklık sözleşmesinde başka sona erme sebeplerine de yer verilebilir. Genel hükümler açısından inceleyecek olursak;

  1. Ortaklık Sözleşmesinde Öngörülen Amacın Gerçekleşmesi veya Gerçekleşmesinin İmkansız Hale Gelmesi (TBK m.639/b.1)

Burada amaç olarak kastedilen şey ortaklığın konusudur. Ortaklığın konusu bir spor tesisinin inşasını sağlamak olabilir. Böylelikle ortaklık inşaatın bitmesi ile kendiliğinden son bulacaktır. Burada iki tüzel kişiliğe sahip şirket bir adi ortaklık kurmuş olabilir inşaat için. İş bitiminde artık aralarında ortaklık ilişkisi de son bulmuş olacaktır.

Konunun imkansız hale gelmesi hukuki veya maddi olabilir. İmkansızlık durumunun ortaklığın kurulmasından sonra ortaya çıkması gerekir. Ayrıca devamlı, açık ve objektif bir imkansızlık hali olmalıdır. Konunun imkansız hale gelmesi sonrasında ortaklar konu değişikliğiyle ortaklıklarını devam ettirebilirler.

  • Sözleşmede Ortaklığın Mirasçılarla Sürdürülmesi Konusunda Bir Hüküm Yoksa Ortaklardan Birinin Ölmesiyle (TBK m.639/b.2)

Ortaklardan birinin ölümü ortaklığın sona ermesine sebep olacaktır. Ölüm anı ortaklığın sona erme anı olduğu için, mirasçıları tarafından ölümün diğer ortaklara bildirilmesi gerekir. Aksi durumda ortaklık normal işleyişine devam edeceği için ortaya çıkabilecek zararlardan mirasçıların sorumlu olmasına sebep olur.

Adi ortaklık bir ticari işletme işletiyor olabilir, bu gibi durumlar göz önünde bulundurulduğu için ortaklardan birinin ölümü ile tamamen ortaklığın aniden ortadan kalkması durumuna engel olmak amacıyla ortaklık sözleşmesinde yer alan hükümlere göre ya da sonradan yapılacak bir anlaşma ile ortaklık varlığını bir süre daha devam ettirebilir. Ayrıca ortaklık sözleşmesinde mirasçıların ortak olarak ortaklığa dahil olacağı veya olmayacağı durumları düzenlenebilir.

  • Sözleşmede Ortaklığın Devam Edeceğine İlişkin Bir Kural Yoksa, Bir Ortağın Kısıtlanması, İflası veya Tasfiyedeki Payının Cebri İcra Yoluyla Paraya Çevrilmesi (TBK. m. 639/b.3)

Kısıtlanma Durumu; TMK. m.405 ila 408 arasında yer alan durumlar neticesinde ortaklardan biri kısıtlanırsa ortaklık sona erecektir. Çünkü kişi kısıtlandıktan sonra ortaklığa dair işlemlerin yasal temsilci vasıtasıyla yürütülmesi gerekecektir. Ancak burada ortaklık içerisindeki ortağın şahsı, güvenirliği, ortaklar arasındaki kendi uyumları gibi durumlar adi ortaklığın devamlılığı için gereklidir. Bu sebeplerle adi ortaklık sona erer. Ancak aksi bir düzenleme var ise ortaklık sözleşmesinde, kısıtlanma durumunda ortaklık devam eder ya da kısıtlanma sonrasında o ortak ortaklıktan çıkarılır, çıkar vb. o zaman ortaklık sona ermez.

İflas; Adi ortaklık tüzel kişiliğe ve tacir sıfatına sahip olmadığı için iflası mümkün değildir. Ancak ortaklardan birinin iflası sonucunda; müflis ortağın ortaklık içerisindeki payı iflas masasına aktarılmak zorundadır. Bu sebeple ortaklık sona erer ve tasfiye işlemi yapılır. Bu durumda da sözleşmede aksi bir düzenleme var ise iflas eden ortak ortaklıktan çıkarak ya da çıkarılarak ortaklık kalan ortaklarla devam ettirilebilir. Aksi halde Ticaret Mahkemesinin iflas kararı neticesinde ortaklık sona erecektir.

Bir Ortağın Tasfiyedeki Payının Cebri İcra Yolu ile Paraya Çevrilmesi; Tasfiye payının icra kanalı ile paraya çevrilmesi demek, payın başka bir kişi tarafından satın alınması demektir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda diğer ortakların hiç tanımadıkları bir kişiyle ortaklığa devam etmeleri olanaklı bir durum değildir. Bu nedenle ortaklık sözleşmede aksine bir hüküm içermiyorsa sona erecektir.

  • Bütün Ortakların Oy Birliği ile Karar Vermesi (TBK. m.639/b.4)

Ortakların ortaklığın sona ermesi için oybirliği ile karar alması isabetli bir düzenlemedir. Ancak aksine de hükümler konabilir sözleşmeye. Ortaklık bu şekilde bir karar ile sona erdirilebileceği gibi örtülü şekilde de sona erebilir. İki ortaklı bir adi ortaklıkta ortaklardan biri paylarını diğer ortağa devrederse ortada ortaklık ilişkisi de kalmayacaktır. Ortaklığın sona erdirilmesine dair alınan karar inşai nitelik taşıyan bir karardır. Bu yüzden karar alınması ile ortaklık ilişkisi sona erecektir. Ortaklar ortaklık ilişkisinin sonlandırılmasına dair karar aldıktan sonra, bu kararın daha sonra etki edeceğini kararlaştırabilirler.

  • Ortaklık İçin Kararlaştırılan Sürenin Bitmesiyle (TBK. m.639/b.5)

Ortaklar adi ortaklık sözleşmesini süresiz yapabileceği gibi süreye de bağlayabilir. Süreye bağlanan ortaklık sözleşmesi ile sürenin sona ermesiyle ortaklık da sona erer. Ancak süre sona ermesine rağmen ortaklığa bağlı işletmelerin faaliyetine devamı, çalışanlarına maaş ödenmesinin devamı gibi durumlar söz konusu ise, ortaklık örtülü olarak belirsiz süreli ortaklık şeklinde yenilenmiş olur.

  • Haklı Sebeple ve Mahkeme Kararıyla Ortaklığın Feshi (TBK. m.639/b.7)

Adi ortaklıkta ortaklar, haklı nedenle fesih davası açabilirler. Dava hakkı ortaklara ait olup bu hak sözleşme hükümleriyle sınırlandırılamaz, kaldırılamaz. Bu dava belirli süreli ortaklıklarda süre dolmadan açılabilir. Haklı sebeple ortaklığın sona erdirilmesi için ortağın bu talebini mahkemeye sunması gerekir. Dava açılması ile diğer ortaklar davalı sıfatıyla zorunlu dava arkadaşı olurlar.

Bu konudaki haklı sebep, o ortak için artık o ortaklık ilişkisine devam edemeyeceğinin anlaşılmasını gerektirecek objektif bir sebep olmalıdır. Bunun takdirini mahkeme yapacaktır. Sebep dış nedenlerden ya da ortaklardan birinden kaynaklı da olabilir. Burada mahkemenin vereceği karar inşai bir karar olup, kararın kesinleşmesiyle birlikte ortaklık sona erecektir.

  • Feshi İhbar Suretiyle Ortaklık İlişkisinin Sona Erdirilmesi (TBK. m.639/b.6 ve TBK m.640)

Adi ortaklık belirsiz süreli kurulmuş ise, fesih bildirimi ile ortaklar ortaklığı sona erdirebilirler. Fesih bildirimi bir şekle tabi değildir. Ancak ortaklık bir ticari işletme işletmek amacıyla kurulmuş ise o zaman fesih bildiriminin TTK 18/3’deki ilke ve esaslar çerçevesinde noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla yapılması gerekmektedir.

Fesih bildirimi, ortakların mutlak haklarındandır. Sözleşme hükümleriyle aksinin düzenlenmesi mümkün değildir. Kanuna göre, fesih bildirimi altı ay önceden yapılmalıdır. Çünkü ortakların işlerini yoluna koymaları gerektiği için böyle bir süre öngörülmüştür. Sözleşmede aksi düzenlenerek, kısaltılabilir uzatılabilir. Fesih bildirimi dürüstlük kuralına uygun olarak kullanılmalıdır. Çünkü ortaklardan birinin fesih bildirimi yaptığı sırada ortaklık işleri büyütme aşamasında veya kazançlarının artması durumu olabilir. Özellikle fesih bildirimi yapan ortağın ortaklıktan menfaati kalmamış olması ancak diğer ortakların menfaatlerinin devam ediyor oluşu fesih yapılmasını engelleyici nitelik oluşturmaktadır.

  • Adi Ortaklığın Tasfiyesi

Adi ortaklığın sona ermesinin iki sonucu olacaktır. Bunlardan ilki yöneticinin görevlerinin sona erecek olmasıdır. Fesih bildirimi ile sona erme dışında tüm sona erme şekillerinde, yöneticiye ortaklığın sona erdiğinin bildiriminin yapılmasına kadar yöneticinin iyiniyetle yapmış olduğu tüm işlemler ortakların nezdinde sonuç doğurmaya devam eder. Nitekim ortaklardan birinin ölmesi sonucunda sona erme durumlarında; ölen kişinin yönetici ortak olması ya da diğer ortakların yönetici olması durumunda da, ortaklık işleri dürüstlük kuralınca bir süre daha devam etmektedir.

Sona ermenin diğer sonucu tasfiye aşamasına geçilmesidir. Ortaklık sona erdiğinde aniden ortaklık bağı ortadan kalkmış olmaz, tasfiye aşaması başlamış olur. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye olarak getirilen değerler ortaklara geri verilecek ve sonrasında eğer ortada bir meblağ kalırsa bu ortaklara kar ve zararın paylaştırılması esaslarına göre dağıtılacaktır.

Tasfiye aşamasına girilmesiyle ortaklığın amacı kazanç sağlamak gelir elde etmek amacından kurtularak, tasfiye amacı şeklini alır. Ortaklık bu aşamadan sonra yeni ve kazandırıcı işlem yapamazlar.

Tasfiye konusunda TBK’da yer alan hükümler emredici değildir. Yani ortaklık sözleşmesinde tasfiyeye dair hükümler konularak veya daha sonra kara alınarak nasıl yapılacağı belirlenebilir. Bu hükümler tamamen kanuni şekli ortadan kaldırıcı nitelikler taşıyabileceği gibi, kanuni şekli değiştirici hükümler de olabilir. Örnek olarak, ortaklık tasfiye aşamasına gelince ortaklık tasfiye edilmeden bir ortağa işletmesiyle devredilmesi verilebilir.

Kanuni şekle göre, tasfiye tüm ortaklarca elbirliği ile yapılır. Ancak bu işlem tasfiye işleminin zor ve meşakkatli olmasına neden olacaktır. O yüzden kanun koyucu kendi aralarından belirleyecekleri bir tasfiye görevlisi tarafından tasfiye işleminin yapılabileceğini hüküm altına almıştır. Kendileri atayamazsa her bir ortak mahkemeden tasfiye görevlisi ataması için talepte bulunabilir.

Tasfiye görevlisi iki durumdan biriyle atandıktan sonra tasfiye işlemlerine başlar. Tasfiye görevlisi icra ettiği işlemler sebebiyle ücret hakkına sahip olur. Bu ücret ortaklarca belirlenebileceği gibi belirlenemezse, hakim tarafından yapılan işlerin niteliği ve ortaklığın geliri göz önünde bulundurularak bir ücrete karar kılar. Bu ücret ortaklık malvarlığından karşılanır. Ortaklık malvarlığıyla karşılanamazsa, ortaklar bu ücretten müteselsil olarak sorumlu olurlar.

  • Tasfiye Aşamaları

1.Tasfiye görevlisi ilk olarak, ortaklığın malvarlığını para çevirir ve ortaklığın alacaklarını tahsil eder. Borçlarını ödemeyen borçlulara icra takibi yapılabilir.

2.İkinci aşamada ortaklığın borçları ödenir. Ortaklığın borçları üçüncü kişilere karşı olabileceği gibi, ortakların ortaklığa karşı sahip oldukları alacakları da bu kapsamdadır.

3.Bu aşamada ortakların yaptıkları masrafların ve verdikleri avansların ödemesi yapılır. Ancak bunların istenebilmesi için ispatının yapılması gerekir. İspat yükü ilgili ortaktadır.

4.Ortakların sermaye olarak getirdiği şeylerin iade edilmesi aşaması dördüncü aşamadır. Bu aşama diğer üç aşama sonucunda kalan değerler bakımından yapılır. Yoksa ortaklığın borçlarının ödenmesi neticesinde ortada bir değer kalmamış olursa getirilen sermayelerin geri verilmesi de mümkün olmayacaktır. Ortaklığa bir malın kullanımı sermaye olarak getirilebileceği gibi mülkiyeti de getirilmiş olabilir. Bu nedenle sermayelerin geri verilmesi aşamasında, eğer bir malın kullanımı özgülenmiş ise ortaklığa ortağa mal aynen geri verilecektir. Ancak mülkiyeti ortaklığa sermaye olarak konulmuş ise ilgili mal, paraya çevrildikten sonra değeri ilgili ortağa geri verilecektir, aynen iade söz konusu değildir. Ortaklık malları açık arttırma yolu ile satılmadan evvel ortaklardan alacak varsa ona satışı gerçekleştirilebilir. Paraya çevrilen mal sermaye olarak sözleşmede belirtilen değeri üzerinden iade edilir. Söz konusu malın zaman içerisinde kazanım ya da zarara uğraması fark etmeyecektir, sermayeye konulduğu zamanki değeri esas alınır. Ayrıca taahhüt edilen sermaye miktarı değil ifa edilen sermaye miktarı geri verilir.

5.Son işlem kalan bir likit olması durumunda, malvarlığın tasfiye karı olarak ortaklara dağıtılmasıdır. Ancak kar yerine zarar kalması durumunda da zarar ortaklara yansıtılır. Bu kar ve zarar dağıtımı kar ve zararın paylaştırılması esaslarına göre dağıtılır. (TBK. m.643)

YARARLANILAN KAYNAKLAR

ŞENER, O. Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Seçkin, Ankara 2019

BOZKURT, T. Şirketler Hukuku, Legem, Ankara 2016