VERGİ İDARESİNİN HUKUKA AYKIRI İŞLEMLERİNE KARŞI TAZMİNAT TALEPLERİ

 

I. Vergi İdaresinin İş ve İşlemleri

 

A. Genel Olarak

Günümüzde vergi sistemlerinin temeli mükelleflerin beyanına dayanmaktadır. Yani mükellef tarafından beyan edilen matrah üzerinden vergilendirme işlemi gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan beyanların doğruluğu devletin vergi kaybına uğratılmaması bakımından önemlidir. Devlet mekanizması içerisinde bu nedenle vergi kaybının en aza indirgenebilmesi maksadıyla, vergi denetim elemanları tarafından birtakım incelemeler, araştırmalar yapılmaktadır.

Vergi denetim elemanları tarafından gerçekleştirilen işlemlere vergi idaresinin iş ve işlemleri demekte bir sakınca bulunmasa gerek. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu[1]’nun 135. Madde hükmünde vergi incelemesi yapmakla görevli kişiler sayılmıştır;

“(1)Vergi incelemesi; Vergi Müfettişleri, Vergi Müfettiş Yardımcıları, ilin en büyük mal memuru veya vergi dairesi müdürleri tarafından yapılır.

(2)Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar her hal ve takdirde vergi inceleme yetkisini haizdir”.

 

B. Vergi Denetim Yolları

Vergi İdaresinin iş ve işlemleri olarak sayabileceğimiz vergi denetim yolları VUK hükümlerinde düzenleme alanı bulmakla beraber, konumuzla ilgili olarak ortaya en çok uyuşmazlığın çıktığı denetim yolu vergi incelemesidir.

 

  1. Yoklama

Vergi Usul Kanununa göre yoklama, mükellefleri ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve mevzuları araştırmak ve tespit etmek amacının sağlanabilmesi amacıyla temin edilen bir araştırma ve denetim yöntemidir.

Vergiyi doğuran olay ve vergilendirilebilir kaynak ve konuların, en başında, olduğu anda ve yerde tespiti ve denetimini sağlayan bir bilgi edinme yolu olan yoklama, bu yönüyle derinlemesine ve detaylı tespit ve bilgi edinme sağlayan incelemeden ayrılır.[2]

 

  1. Vergi İncelemesi

Vergi incelemesinin amacı, ödenmesi gereken verginin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. Belirlilik ilkesinden kaynaklı olarak verginin doğru miktarından fazlasını ödememe hakkı başta olmak üzere eşitlik, mahremiyet, gizlilik, temsilci kullanma hakları ve diğer temel haklara doğrudan teması bulunmaktadır. Bu durum vergi incelemesini, mükellef haklarının uygulamaya yansıması noktasında önem atfedilmesi gereken bir konu haline getirmekte ve diğer işlemlerden ayrı kılmaktadır.[3]

Vergi incelemesine ilişkin düzenlemeler, VUK. m. 134 vd. düzenleme alanı bulmuştur. 134. madde hükmü vergi incelemesinin amacına dair olup, amacın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu düzenlenmiştir. Devamı maddelerde yer alan incelemenin zamanına, yerine ve inceleme esnasında uyulması gereken kurallara ilişkin düzenlemeler meydana gelen uyuşmazlıklar kapsamında incelenecek olup, şu anda bahsedilmeyecektir.

 

  1. Arama

Vergi denetiminde önemli bir müessese olan arama VUK’un 142 vd. madde hükümlerinde düzenleme alanı bulmuştur.

Aramalı vergi incelemesi, alınan ihbarlar sonucunda ya da yapılan vergi incelemesi sonucunda vergi kaçırdığına dair kuvvetli şüphe ve deliller olan mükellef hakkında, bu mükelleflerle ilişkili olan üçüncü kişiler nezdinde gerçekleştirilebilen bir inceleme türüdür. Burada böyle bir durum söz konusu olduğunda vergi incelemesi kapsamında kullanılan tüm yöntemler ve araştırma teknikleri kullanılarak, devletin vergi zıyaına uğrayıp uğramadığı veya vergi kaçakçılığı suçunun oluşup oluşmadığına dair incelemeler yapılır. Bu bakımdan önemli bir müessese olduğu ortaya konmaktadır.[4]

Bu konuda da vergi denetim elemanlarının uyması gereken hususlar bir sonraki bölümde inceleme alanı bulacaktır.

 

  1. Bilgi Toplama

Vergilendirme açısından, etkin bir denetime olanak verecek olan bilgi toplama müessesesi, VUK’un 148. Maddesi vd. hükümlerinde düzenleme alanı bulmuştur.

VUK m.148;

“(1)Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.

(2)Bilgiler yazı veya sözle istenilir. Sözle istenen bilgileri vermeyenlere keyfiyet yazı ile tekit ve cevap vermeleri için kendilerine münasip bir mühlet tayin olunur. Bilgi istenmek üzere ilgililer vergi dairesine zorla getirilemez.” Hükmünü amirdir.

 

II. Vergi İdaresinin İş ve İşlemleri Sonucunda Ortaya Çıkan Uyuşmazlıklar

 

Vergi incelemesi ile beraber temel amaç “ödenecek vergilerin doğruluğunu tespiti” dir.[5]

 

A. Tarhiyatın Dayanağı Olan Tutanak, Rapor ve Kararların İhbarnameye Eklenmemesi

Vergi Usul Kanununun 35’inci maddesinde, vergi ihbarnamesine; 366’ncı maddesinde de, ceza ihbarnamesine, takdir kararının, inceleme raporunun ve cezayı gerektiren olayın tespitine dair tutanağın eklenmesi zorunluluğu öngörülmüştür. Bu zorunluluk, yükümlülerin haklarında yapılan vergilendirme ve/veya ceza kesme işlemlerinin sebep unsuru bakımından bilgi sahibi olmalarını; böylece, kanun yollarına başvurup vurmama konusunda karar verebilmelerini ve AİHS. 6’ncı, Anayasanın da 36’ncı maddesinde güvence altına alınan savunma haklarını gereği gibi kullanabilmelerini sağlamak amacıyla getirilmiştir.

Mükellef haklarının (ve özellikle) savunma hakkının gereği gibi kullanılabilmesi, idare edilenlere, haklarındaki suçlamalardan bilgilenme ve dosyaya ulaşma hakkı ile görüşünü açıklama olanağı ve bunun için makul süre verilmesine bağlıdır. Eğer ilgili, tarhiyata veya ceza kesme işlemine dayanak alınan olaydan ayrıntılı olarak bilgilendirilmezse veya bilgilendirilmekle birlikte, kendisine noksan bilgi verilirse, kimi bilgi ve/veya belgeler kendisinden gizlenirse ya da, gereği gibi bilgi verilmekle birlikte, değerlendirme için süre verilmezse veya verilen süre yeterli değilse, savunma hakkının gereği gibi kullanılması olanaklı olmaz.[6]

 

B. Tarhiyata İlişkin Mevzuat ve Yargı Kararlarıyla Öngörülen Usulün Uygulanmaması

Vergi Usul Kanunu’nun 30’uncu maddesine göre re’sen vergi tarhı,

“vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tesbitine imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunmasıdır” .

şeklindeki tanımıyla idareye re’sen tarha başvururken, sebeplerini de somut biçimde ortaya koyma külfetini yüklemekte, bu anlamda yükümlüye de re’sen tarh usulünün mevzuat ve yargı kararlarını dikkate alarak uygulanmasını talep etme hakkı vermektedir.

 

C. Vergi İncelemesi Sırasında Meydana Gelebilecek Uyuşmazlıklar

Vergi İncelemesi VUK m.134 vd. maddelerde düzenlendiğini ve amacını önceki bölümde belirtmiştik. Uyuşmazlıkların çıktığı durumlara yine kanun hükümlerince bakılması gerekmektedir.

 

  1. İnceleme Zamanından Kaynaklı Meydana Gelebilecek Uyuşmazlıklar

İnceleme Zamanı VUK 138. Madde hükmünde[7] düzenlenmiş olmakla beraber, burada meydana gelebilecek uyuşmazlık, inceleme yapılacak olan 5 yıllık tarh zamanaşımı süresinin sonlarına yakın bir zamanda yetersiz inceleme yapılması durumunda, vergi inceleme raporunun hazırlanarak komisyona sunulması durumudur. Zira burada açıkça tarh zamanaşımına yakın tarihte gerçekleştirilen inceleme işlemi mükellefin savunma hakkına aykırılık teşkil etmektedir.

 

  1. İncelemenin Yapılacağı Yer Kapsamında Meydana Gelen Uyuşmazlıklar

VUK. 139. Madde hükmünde[8] düzenleme alanı bulan bu husus da uygulamada hataya düşülmesine neden olan ve vergi incelemesi sonucunda komisyona sunulan rapor sonucunda kesilen cezaların iptaline ve tam yargı davasına konu olan durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

VUK ve Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik[9] incelemenin öncelikle mükellefin işyerinde yapılmasını emretmektedir.

Vergi incelemesinin iş yerinde yapılmasının çok sayıda faydası vardır:

Öncelikle iş yerinde yapılan incelemede defter ve belgelerin mahiyeti, muhasebeyi yürütenler ve iş sahibinden daha sağlıklı bir şekilde tespit edilebilir ve yanılma payı büyük ölçüde azalır. İkinci olarak iş yerinde yapılan incelemede mükellef kendini daha rahat hisseder ve manevi baskıdan uzaklaşır. Son olarak işyerinde yapılan incelemede halen devam eden vergi olaylarının mahiyetini yakından takip etme imkanı mevcuttur.[10]

Mevzuatımızda incelemenin esas itibariyle mükellefin işyerinde yapılması gerekliliği açıkça yer almasına rağmen, uygulamada incelemelerin tamamına yakını inceleme birimlerinde yapıldığı, istisna olarak mükellefin işyerinde yapıldığı görülmektedir. İnceleme iş yerinde değil de dairede yapılacak ise bunun nedeninin açık ve net olarak ortaya konması gerekir. Aksi takdirde bu durum Danıştay tarafından bir bozma nedeni olarak kabul edilmektedir.

 

III. Vergi İdaresinin Meydana Gelen Hukuka Aykırı İşlemlerden Kaynaklı Sorumluluğu ve Yargı Yolu

 

A. Genel Olarak

İdarenin, idari işlem ve eylemlerinden doğan zararlardan sorumlu tutulması hem anayasal hem de evrensel bir hukuk kuralıdır. İdarenin hukuki sorumluluğu, Anayasanın 125. ve 40. maddelerinde düzenlenmektedir. 125. maddedeki, “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” ifadesi; 40. maddedeki, “Kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir.” ifadesi idarenin sorumluluğunun hukuk sistemimizdeki anayasal teminatını oluşturmaktadır.

Herhangi bir faaliyette bulunurken idarenin bireylere maddi veya manevi zarar vermesi halinde, idare hukuku açısından bu zararın idarece tazmininin gerekip gerekmediği ve gerekecekse hangi esasa göre tazmin etmesi gerektiği konusu, “idarenin mali sorumluluğu” anlamına gelmektedir.[11]

İdarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararların giderilmesi için açılacak dava ise tam yargı davasıdır. Tam yargı davaları, üç sebepten doğabilir. Bunlar idari işlemler, idari eylemler ve idari sözleşmelerdir.

İdarenin işlem ve eylemlerinden dolayı sorumluluk türü, kusura dayanan sorumluluk ve kusursuz sorumluk olmaz üzere ikiye ayrılmaktadır. Kusura dayanan sorumluluk, hizmet sorumluluğu ve kişisel sorumluluktan meydana gelmektedir. Buna göre, idari bir hizmetin hiç işlememesi, geç işlemesi veya kötü işlemesi halinde idarenin hizmet kusuru sebebiyle sorumluluğu mevcuttur.[12] İdarenin hizmet kusuru varsa, kusurlu işlemi yapan memura karşı dava açılamaz; Anayasanın 129. maddesi gereğince bu zararlar için idare aleyhine dava açılacaktır. Kişisel kusurun varlığı halinde ise, kamu görevlisinin görevinden ayrılan, görevinden bağımsız değerlendirilebilen bir hareket söz konusudur. Bu nedenle zararın tazmini için doğrudan ilgili memur aleyhine dava açılır. Bu davalar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunundaki[13] esaslara göre görülür.[14]

 

B. Vergi İdaresinin Sorumluluğu

Vergi incelemesi, her ne kadar devletin egemenlik gücünün bir yansıması olsa da inceleme sırasında uyulacak kurallar kanunlarla ve diğer ikincil mevzuatla belirlenmiştir. Ayrıca, vergi mükellefi de inceleme sırasında birçok önemli hakka sahiptir.[15] Dolayısıyla vergi denetim elemanları, vergi incelemesi sırasında bu haklara ve mevzuata uygun hareket etmekle yükümlüdür. Zira vergi incelemesi sırasında idarenin takdir yetkisinin sınırını mükellef hakları oluşturmaktadır.

Vergi incelemesi nedeniyle açılan tazminat davaları incelendiğinde, bunların pek çoğunun konusunun inceleme raporunun tavsiyesi doğrultusunda yapılan haksız tarhiyat ve yine bu tarhiyata bağlı olarak yapılan haciz, satış gibi tahsil işlemleri olduğu görülmektedir. Dolayısıyla mükellefin öncelikli zarar kalemi vergilendirilmesine ilişkin, yani matrahını etkileyen hususlardan oluşmaktadır. Ancak mükellefin vergi incelemesi sırasında vergilendirilmesine ilişkin olmayan; ne şimdi ne de gelecekte matrahını etkilemeyecek zararları doğabilir. Bu zararlara örnek olarak inceleme sırasında işyerinde maddi zarar meydana gelmesi, hakarete uğraması örnek verilebilir.

Bu zarar türlerine bakıldığında ilkinde hizmet kusurunun, ikincisinde ise genellikle kişisel kusurun baskın karakterde olduğu görülecektir. Vergilendirme süreci ve sonucunda tarhiyatın yapılmasına ilişkin zararları matraha ilişkin zararlar, diğer durumlardan ortaya çıkanlara da genel zararlar diyebiliriz.

 

  1. Matraha İlişkin Zararlar

Vergi incelemesi sırasında, memurun yaptığı işlemleri çoğu zaman açıkça görevinden ayırmak mümkün olmadığından kişisel kusur ve hizmet kusuru birleştirilerek “görev kusuru” kavramı kullanılmaktadır. Görev kusurunda takdir yetkisinin memur tarafından idare adına kullanılması söz konusudur. Bu nedenle memur aleyhine doğrudan dava açılamaz. Bu durum, öğretide bazı yazarlar tarafından eleştirilmiştir ve bu durumun memuru yetkili ve fakat sorumsuz hale getirdiği ifade edilmiştir.

Görevi nedeniyle takdir yetkisinin fazla olması memurdan doğrudan tazminat talep edilebilmesi için yeterli değildir. Böyle bir düzenlemenin varlığı ise memurun takdir yetkisini kullanırken çekimser kalması ve kişisel kaygılar ile idare adına karar verme zorluğu gibi nedenleriyle mümkün olmamalıdır.

Bir mükellef hakkında resen takdir yapılabilmesi için VUK 30. maddesinin ilk fıkrasında belirtilen şartların oluşması veya aynı maddenin devamı fıkralarında belirtilen durumlardan birinin gerçekleşmesi gereklidir. Bu şartlar gerçekleşmeden mükellef hakkında resen tarhiyat yapılamaz. [16]

Hakkında resen tarhiyat koşulları oluşmuş bir mükellef, matrahın belirlenmesi için Takdir Komisyonu’na yönlendirilmektedir. Takdir Komisyonu’na sevk edilen mükellef hakkında, zamanaşımı kesilmektedir. Uygulamada, kimi zaman vergi denetim elemanlarının zamanaşımını kesmek amacıyla eksik bilgi ve belge ile raporu hazırlayarak mükellefi takdir komisyonuna sevk ettikleri, takdir komisyonlarının ise rapor doğrultusunda tarhiyat yaptıkları görülmektedir. Bu şekilde yapılan tarhiyat işlemleri, Danıştay tarafından iptal edilmektedir.[17]

Matrahı etkileyen kusurun varlığı, kendisini iki sonuçla birlikte gösterebilir. Bunlar, mükellef adına inceleme raporu doğrultusunda tarhiyat yapılması ve tarhiyat yapılmamasına rağmen mükellefin gelecek dönem matrahında farklılık oluşmasıdır.

Mükellef adına yapılan tarhiyatın ve kesilen cezaların hukuka aykırı yapılmış bir vergi incelemesine dayanması durumunda tarhiyat da sakat olur. Bunun sebebi, hazırlık işlemindeki sakatlığın asıl işlemi de sakat kılmasıdır. Danıştay, vergi incelemesine ilişkin usul kurallarına ilişkin olarak hukuka aykırılık varsa, söz konusu aykırılığın vergilendirmeyi, yani matrahı etkileyip etkilemediğine bakmaktadır.

 

  1. Matraha İlişkin Olmayan Zararlar

Matraha ilişkin olmayan zararları, iki farklı grupta incelemek mümkündür. Buna göre vergi incelemesi sırasında matraha ilişkin olmayan hukuka aykırılık, vergilendirme işleminin hukuka uygunluğunu etkileyecek derecede ağır olabilir. Bu konuda, mevzuatta bir hüküm veya ayrım bulunmamaktadır. Ancak Danıştay, bazı durumlarda vergi idaresinin hukuka aykırı davranışları sonucunda tarhiyatın iptaline karar verilmesi gerektiği yönünde içtihat vermektedir.[18]

Mükellefin talebi halinde incelemeye başlama tutanağının işyerinde düzenlenmesi gereklidir. Vergi incelemesi, VUK 140. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin ilk iki fıkrasında, incelemeye başlayan memurun, incelemeye başlandığını ilgiliye açıklaması ve hakkında inceleme yapılan kişi nezdinde bir tutanağa bağlaması gerektiği ifade edilmiştir. Burada önemli olan, hakkında inceleme yapılana veya temsilcisine başlama tutanağının verilerek hukuki savunma haklarının kullanılmasını sağlamaktır. Bu hükme uyulmadan incelemeye başlanması halinde ise, kanuna aykırılık gündeme gelecektir.

Vergi incelemesinin amacı beyanın doğruluğunu kontrol etmektir.[19] Bu yönüyle vergiyi doğuran olayın iş yerinde gerçekleşmiş olması ve incelemenin verginin doğduğu yer olan işyerinde yapılması, beyanın doğruluğunun araştırılmasına da hizmet etmektedir. İncelemenin iş yerinde yapılması ile beyana esas delillere ilk elden ulaşma imkânı sağlanacaktır.[20] Ancak, bu kuralın uygulanabilmesi için incelemenin işyerinde yapılmasının vergilendirmeyi değiştirecek mahiyette olması gereklidir. Bu bakımdan eğer kayıtlar üzerinde yapılacak inceleme beyanın doğruluğunun tespiti bakımından yeterli ise özellikle işyerinde inceleme yapılmasına gerek yoktur.[21] Burada, artık pek çok mükellef bakımından e-defter ve e-belge zorunluluğu getirildiğini hatırlamakta fayda vardır. Dolayısıyla beyana dayanak teşkil eden belgelerin pek çoğunun denetiminin sistem üzerinden yapılması mümkündür. Bu durum, verginin en az maliyetle ve en hızlı şekilde toplanması ilkesi ile de örtüşmektedir.

İhbarnameye, tarhiyatın dayanağı olan tutanak, rapor ve kararların eklenmesi. VUK 35. ve 366. maddelerinde gerek inceleme raporunun gerekse ilgili diğer tespit tutanaklarının ihbarnameye eklenmesi kuralı getirilmiştir. Bu açıklama doğrultusunda, ihbarnameye tarhiyata dayanak olan belgelerin eklenmemesinin, tek başına tarhiyatı sakatlamayacağı; eklenmeyen belgelerin mükellefin savunma hakkını kısıtlayıp kısıtlamaması yönünden karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler mevcuttur.[22] Danıştay da bu doğrultudaki görüşleri benimsemiş olup yargılama sırasında dahi mükellefe tebliğ edilmeyen belgelerin tebliğ edilerek süre verilmesi ile savunma hakkının yerine getirildiği yönünde kararlar vermektedir.[23]

Matraha ilişkin olmayan zararların ikinci türü ise, vergilendirme işleminin hukuka uygunluğuna etki etmeyen; ancak mükellefin zararına sebep olan hareketler sebebiyle doğan zararlardır. Bu ikinci türün sebebi genellikle vergi denetim elemanının kişisel kusuru olacaktır. Bu hallere örnek olarak inceleme veya özellikle aramalı inceleme sırasında mükellefin değerli bir eşyasına zarar verilmesi veya mükellefe işyerinde hakaret edilmesi verilebilir.

Bu gibi zararların varlığı halinde tarhiyat hukuka aykırı hale gelmez. Zaten bu zararların mükellefin beyanı ile ilgisi yoktur. Bu durumda suç teşkil eden bir fiil söz konusu ise memurun kişisel kusuru doğacağı açıktır. Kişisel kusurun varlığı halinde ise, tazminat istemi idareye değil; memurun şahsına yöneltilmelidir. Bu sebeple açılacak davalarda adli yargı mahkemeleri görevlidir.[24]

 

  1. Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

Matraha ilişkin zararların varlığı halinde ve matraha ilişkin olmasa da vergilendirmeyi etkileyecek sakatlıkların varlığı halinde, mükellefin tarhiyatın iptalini isteyebileceği kuşkusuzdur. Ancak tarhiyatın iptal edilmesi, yalnızca mükellefin haksız yere ödemek zorunda kalacağı vergi ve-veya cezanın ödenmemesini sağlamaktadır. Mükellefin bunun dışında zararları varsa idare veya memur aleyhine maddi manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.

Mükellef hakkında hukuka aykırı incelemeye dayanan tarhiyat, doğrudan mülkiyet hakkının zedelenmesi sonucunu doğurmaktadır. Burada, mükellef idari yargı mercilerinde hizmet kusuru sebebiyle idareye karşı tazminat isteminde bulunabilir. Burada, mükellef hakkında yapılan tarhiyatın iptal edilmesi, incelemenin hukuka aykırı olduğu yönünde bir karar olarak, öncelikle iptal davası; ardından tam yargı davası açılması yerinde olacaktır.[25]

İdarenin kusurundan ötürü fazladan gecikme faizi ve vergi ziyaı cezası ödemek zorunda kalan mükellefler, uğradıkları zararları tam yargı davası açmak suretiyle talep edebileceklerdir. [26] İdari Yargılama Usulü Kanunu[27] (İYUK) 12. maddesi uyarınca açılacak bu davada, dava açma süresi, iptal kararının mükellefe tebliğinden itibaren altmış gündür. Görevli yargı yeri, işlemi yapan vergi dairesinin bulunduğu yerdeki İdare Mahkemesi’dir.

Vergilendirmeyi etkilemeyen maddi zararların varlığı halinde ise, kişisel kusur veya fiili yol hallerinden biri mevcut olacağından, her iki halde de bu zararın tazmini memurdan istenmelidir. Dolayısıyla burada adli yargı mercileri ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu[28] hükümleri geçerli olacaktır. Manevi tazminat istemleri ise, ancak mükellefin itibarını sarsıcı ağır hareket olması veya vergi incelemesi sırasındaki hukuka aykırılık sebebiyle mükellefin itibarının sarsılması durumunda mevcut olabilecektir. Mükellefin itibarının sarsılmasına; mükellef hakkında hukuka aykırı kaçakçılık raporu düzenlenmesi, mükellefin işyerinde yapılan inceleme sırasında mükellefin özellikle müşteriler önünde ticari itibarının zedelenmesi, mükellefin hakarete uğraması örnek verilebilir.[29]

 

Söz konusu zararlara uğranılması halinde, Vergi Hukuku mevzuatının kompleks yapıya sahip olması nedeniyle Vergi Hukuku alanında uzman avukatlardan profesyonel yardım alınması hak kaybına uğramanızın önüne geçecektir. 

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR 

[1] R.G. 04.01.1961 / S. 10703

[2] Y. Kaya . (2010) Vergi Hukukunda Yoklama Ve Yoklamanın Yargı Kararları Işığında Değerlendirilmesi, Vergi Raporu, Sayı 130, Temmuz, sy.164-165

[3] Mustafa Sefa Mazlum, Vergi Denetiminde Mükellef Hakları Ve Vergi İncelemesinden Kaynaklanan Hakların Danıştay Kararları Işığında Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana,2018 s.171

[4] Ahmet Erol, Aramalı Vergi İncelemesi ve İhbar İkramiyesi I, Yaklaşım Dergisi, Sayı:197, 2009, s.22

[5] Burak Pınar, Yargı Kararları Işığında Vergi İncelemesinde Yükümlü Haklarının İhlâline İlişkin Tespitler, International Journal of Public Finance, C.1, S.1, 2016 s.27

[6] Pınar, a.g.m., s. 29

[7] Madde 138 – Vergi incelemesinin ne zaman yapılacağının evvelden haber verilmesi mecburi değildir. İnceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir. Evvelce inceleme yapılmış veya matrahın re'sen takdir edilmiş olması yeniden inceleme yapılmasına ve gerekirse tarhıyatın ikmaline mani değildir.

[8] Vergi incelemeleri, esas itibariyle incelemeye tabi olanın iş yerinde yapılır. İş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olur veya mükellef ve vergi sorumluları isterlerse inceleme dairede yapılabilir. Bu takdirde incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden yazılı olarak istenilir. İncelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmiyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.

[9] R.G. 31.10.2011 / 28101

[10] Ahmet Esen, İncelemenin İş Yerinde Yapılması ve İnceleme Tutanaklarına “Şerh” Konması ve Sonuçları, Maliye Postası Dergisi, Sayı:287, Ağustos 1992, s.4-5.

[11] Ali Ulusoy, Yeni Türk İdare Hukuku, Yetkin Kitabevi, Ankara, 2019, s.557

[12] Savaş Tek, İdare Hukukunda İdarenin Sorumluluğu, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Sayı 1, s. 318.

[13] R.G. 04.02.2011/27836

[14] Ulusoy, a.g.e., s.560

[15] Cansu S. Ceyhan, Ersan Öz, VERGİ İNCELEMESİ SEBEBİYLE DOĞAN ZARARLARDAN İDARENİN SORUMLULUĞU, Vergi Raporu Dergisi, S.232, 2019, s. 105

[16] Ceyhan, Öz, a.g.m., s.106

[17] “İnceleme sonucu ortaya çıkacak vergi ve cezaların zaman aşımına uğramaması için 27.12.2010 tarih ve VDENY-2010-2316/44 sayılı yazıyla takdir komisyonuna sevk edildiği, takdir işlemlerine esas teşkil etmek üzere 7.12.2011 tarih ve 9 sayılı basit raporun düzenlendiği, takdir komisyonunca belirlenen matrahlar üzerinden de cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarının yapıldığı, bu cezalı tarhiyatın kaldırılması istemiyle açılan davanın reddi üzerine kararın temyizen incelenerek bozulması istemiyle Danıştay’a gelindiği görülmektedir. Sırf zamanaşımını kesmek amacıyla takdire sevk işlemi 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114 üncü maddesinde belirtilen zamanaşımı süresini durdurmayacağından ve olayda; davacı hakkında uyuşmazlık konusu husus ile ilgili olarak inceleme yapılmadan zamanaşımı gerekçe gösterilerek takdir komisyonuna sevki üzerine, takdir işlemlerine esas teşkil etmek üzere zaman aşımı süresinin dolmasından sonra düzenlenen basit rapor dikkate alınarak takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından yazılı gerekçeyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır.” DNŞ. 9. D., 22.05.2013 T., 2012/9726 E., 2013/5028 K. S.K., https://www.lexpera.com.tr, E.T.: 10.01.2021

[18] Turgut Candan, Vergi İncelemeleri Bağlamında Mükellef Haklarına Danıştay’ın Bakışı, https://turgutcandan.com, E.T.: 10.01.2021

[19] Pınar, a.g.m., s.49

[20] 4 “Yükümlünün, iş yerinin müsait olduğunu bildirmesi ve defterlerin iş yerinde ibraz edileceğini bildirmesi halinde inceleme elemanının iş yerine gidip defterleri teslim alması gerekmektedir. Bu hususta bkz. “Şeker fiyat farkının tespiti amacıyla istenen defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmeyen yükümlünün işyerinin incelemeye müsait olduğunu idareye bildirmesine rağmen dikkate alınmayarak KDV ‘si indirimleri kabul edilmemek suretiyle yapılan tarhiyatta yasaya uygunluk yoktur.” DNŞ. VDDK, 08.11.2002 T., 2002/275 E., 2002/411 K., www.danistay.gov.tr, E.T.:11.01.2021

[21] “Yükümlü şirketin 1995 yılının Nisan-Aralık aylarında müşterilerine verdiği muhasebecilik hizmeti karşılığında fatura düzenlemediği veya eksik düzenlediği konusunda inceleme yapılmıştır. Eksik beyan edildiği saptanan katma değer vergisi nedeniyle uygulanan tarhiyata ilişkin olup, defter ve belgeler üzerinde yapılacak incelemeyle saptanabilen bu husus, incelemenin işyerinde yapılmasını zorunlu kılmadığı gibi yükümlünün, incelemenin işyerinde yapılması gerektiği hususunda vergi denetmenine yönelik herhangi bir istemi de bulunmamıştır. Bunun karşısında mahkemece, işin esasına girilmeden cezalı tarhiyatın kaldırılması yolunda verilen kararda hukuka uygunluk yoktur.” DNŞ. VDDK, 26.10.2001 T., 2001/242 E., 2001/388 K. S.K., www.lexpera.com.tr, E.T.:11.01.2021

[22] Candan, a.g.m., s.37

[23] Dosyanın incelenmesinden, davacı adına yapılan tarhiyata esas teşkil eden takdir komisyonu kararının dayanağı olan davacı hakkında düzenlenen vergi tekniği raporunun davacıya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır. Bu durum karşısında, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı davacının savunma hakkının engellendiği tartışmasız olup, sadece takdir komisyonu kararı ile vergi ve ceza ihbarnamesi tebliğ edilmek suretiyle davacıya bildirilen tarhiyatın kaldırılması gerekmektedir. Bu nedenle, Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.” DNŞ. 4. D., 10.06.2015 T., 2015/497 E., 2015/3174 K. S.K. https://www.lexpera.com.tr, E.T.: 11.01.2021

[24] Somut olayda; davacı, davalının kendisine hakaret ettiği, vurmak suretiyle yaraladığı ve bu sırada gözlüğünün de kırılmasına sebep olduğu iddialarına dayandığına göre, davalı kamu görevlisinin bu şekilde hareket etmesi açıkça kişisel kusur oluşturur ve hiçbir biçimde kamu görevi ile ilişkilendirilemez. Bu iddialara dayanan davanın Anayasa 129/5 maddesi kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davalıya husumet yöneltilmesi doğru olmuştur.” Y. 4. H.D., 05.06.2017 T., 2017/1471 E., 2017/3657 K. S. K., https://www.lexpera.com.tr, E.T.:12.01.2021

[25] Ceyhan, Öz, a.g.m., s. 109

[26] Oğuz Çetinkaya, Vergi İncelemesinin Gereğinden Uzun Sürmesinde İdarenin Hukuksal Sorumluluğu, Yaklaşım Dergisi, Sayı 113, 2002, http://www.yaklasim.com/, E.T.: 12.01.2021

[27] R.G. 20.01.1982 / S.17580

[28] R.G. 04.02.2011/S.27836

[29] Ceyhan, Öz, a.g.m. s.110