EVLİLİK BİRLİĞİNDE MAL REJİMLERİ

 

Eşler adına Türk Medeni Kanunu'nda birtakım mal rejimleri öngörülmüştür. Şayet eşler evlenirken herhangi bir mal rejimini seçmedikleri takdirde Kanun'da öngörülen "edinilmiş mallara katılma rejimi" uygulanır. Eşler bir seçim yaparak bir mal rejimi sözleşmesi ile mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığını seçebilirler.

Yazımızda en çok uygulama alanı bulan "edinilmiş mallara katılma rejimi"ne değineceğiz.

 

EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ

 

Bu rejim eski Medeni Kanun'da yer almamakla birlikte 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yer almaktadır. Dolayısıyla bu tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında 31.12.2001 tarihine kadar geçerli yasal mal rejimi olan mal ayrılığı, 01.01.2002 tarihinden sonra geçerli olan rejim edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır.

 

 

Edinilmiş mallara katılma rejiminde karşımıza iki kavram çıkar: Edinilmiş mal ve kişisel mal.

 

- Edinilmiş mallar Kanun'da şu şekilde tanımlanmıştır:

"II. Edinilmiş mallar
MADDE 219
Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.

Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:

1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler,

2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,

3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,

4. Kişisel mallarının gelirleri,

5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler."

Kanunda da açıklandığı üzere örneklerle ifade etmek gerekirse; eşlerin iş görmeleri karşılığı aldıkları ücretler (maaş, bahşiş, ikramiye vb.), ticari işletme kazançları, sosyal güvenlik kuruluşları tarafından bağlanan aylıklar, iş kazası tazminatları vb. edinilmiş mallara örnektir.

Kişisel malların gelirleri hususunu ise açıklamak gerekirse; örneğin bir eşin evlenmeden önce kendine ait olan evi, bankadaki parası yine o eşe ait (onun kişisel malı) olmaya devam edecektir ancak bu evin kirası, bankadaki parasının faizi edinilmiş mal niteliğindedir.

Edinilmiş malların yerine geçen değerler ise şu şekilde açıklanabilir; eşlerin evlilik birliği içerisinde aldıkları arabanın pert olması nedeniyle sigorta tarafından ödenen tazminat yine edinilmiş mal niteliğindedir.

 

- Kişisel mallar ise Kanun'da şu şekilde tanımlanmıştır:

"III. Kişisel mallar
1. Kanuna göre
MADDE 220
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:

1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,

2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,

3. Manevî tazminat alacakları,

4. Kişisel mallar yerine geçen değerler."

Yine kısaca örneklerle açıklamak gerekirse; sadece eşlerden birinin ihtiyacına yönelik, diğer eşin kullanımı dışındaki eşyalar (örneğin erkek eşin tıraş makinesi vb.), evlilikten önce eşlerden birine ait olan eşyalar, miras yoluyla bir eşe kalan kazanmalar, manevi tazminatlar ve kişisel mal yerine geçen değerler kişisel mal niteliğindedir.

Öte yandan Kanun'da:

"2. Sözleşmeye göre
MADDE 221
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.

Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler."

Hükmü de düzenlenmektedir.

Evlilik birliği içerisinde geçerli olan rejim boşanma ile birlikte sona erer ve tasfiyeye geçilir. Mal rejiminin tasfiyesinde malların neler olduğunu, hangilerinin edinilmiş mal, hangilerinin kişisel mal olduğunu iyi saptamak gerekir. Bu hususta açılacak olan dava "Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası"dır.

 

 

- Elbette evlilik birliği içerisinde eşyaları edinilmiş mal veya kişisel mal olarak bazen kolayca ayırmak mümkün olmayabilir. Bazen bir eşin diğerinin kişisel malına katkıda bulunması ve bu sayede malın değerinde bir artış meydana gelmesi mümkün olabilir. İşte böyle durumlarda katkıda bulunan eşin değer artış payı alacağı isteme hakkı doğar.

Değer artış payı Kanun'da şu şekilde tanımlanmıştır:

"2. Değer artış payı
MADDE 227/1
Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır."

Örneğin; Kadın eş(A), eşine(B) annesinden kalan 400.000 TL değerindeki daireye, 100.000 TL ile dairenin yenilenmesi, onarılması hususunda katkıda bulunmuştur. Dairenin tasfiye anındaki değeri 1.000.000 TL olmuştur.

Bu durumda değer artışı şu şekilde hesaplanır:

Dairenin değeri 400.000 TL iken 100.000 TL'lik katkının eklenmesi ile 500.000 TL olmuştur. Bu durumda katkı oranı 400.000/500.000 TL yani 1/5 oranındadır. Tasfiye anında dairenin 1.000.000 TL değerde olması durumunda 1.000.000 TL'nin 1/5'i yani 200.000 TL'si değer artış payıdır.

 

- Öte yandan, bir eşin diğerinin daha az tasfiye alacağına kavuşmasına sebebiyet vermesi halinde bunlar eklenecek değer olarak tasfiyeye dahil edilecektir. Eklenecek değerler Kanun'da şu şekilde düzenlenmiştir:

"2. Eklenecek değerler
MADDE 229
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:

1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler."

 

- Eşin borcunun, başka bir malvarlığı ile finanse edilmesi durumlarında ise denkleştirme alacağı gündeme gelecektir. Kanun'a göre:

"3. Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme
MADDE 230
Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.

Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.

Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır."

 

 

- Son olarak boşanma sürecinde yaşanan mal kaçırma hususuna da kısaca değinmekte fayda vardır:

Uygulamada sıklıkla boşanma davası sürerken bir eşin diğerine yönelik tazminat ödememek için veya mal paylaşımından kaçınma amaçlı olarak mal kaçırdığı görülmektedir. Bu durumun önlenmesi için aile mahkemesinden söz konusu malların üzerine "ihtiyati tedbir" konması talep edilebilir. Bu durumda aile mahkemesi ilgili taşınmazların satışının engellenmesi amacıyla tapu kaydına ihtiyati tedbir koyulmasına karar verir ve tedbir süresince bu mallar üçüncü bir kişiye satılamaz.

Öte yandan taşınmazın bulunduğu ilgili tapu müdürlüğüne başvurulması sonucu taşınmazın üzerine "aile konutu şerhi" konulması talep edilebilir. Söz konusu başvuruda bulunmak için taşınmazın hangi eş adına kayıtlı olduğunun bir önemi yoktur. Tapu müdürlüğü tarafından taşınmaza aile konutu şerhi düşüldüğünde, ilgili taşınmaz diğer eşin rızası olmadan satılamayacaktır.

 

 

Eşler arasında görülecek olan "Mal Rejiminin Tasfiyesi Davaları" oldukça kapsamlı ve titizlikle yürütülmesi gereken davalardandır. Aksi takdirde kişinin alacağına kavuşamaması veyahut hak ettiğinden çok daha eksik kavuşması durumuyla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Söz konusu durumdan ötürü bu davaların profesyonel hukuki yardım alınarak alanında uzman avukatlar vasıtasıyla yürütülmesi hukuki menfaatlerin korunması bakımından önem arz eder.