ÇEKİN İPTALİ DAVASI VE SONUÇLARI

 

I. ÇEKİN İPTALİ DAVASI

 

A. İptal Davasının Önemi (İptal Davası ve Niteliği)

 

Senedin çalınması, okunmaz şekilde yıpranması, kaybı, yanması gibi durumlarda senet üzerindeki hak ortadan kaybolmamaktadır. Çünkü senet ile hak birbiriyle özdeşleşmiştir. Hak olmadan senet bir anlam ifade etmediği gibi senet olmadan da hakkın bir anlamı kalmayacaktır. TTK’nin 645’inci maddesi gereğince hakkın borçludan talep edilebilmesi için senedin ibrazı ve borçluya teslimi gerekmektedir. Fakat senedin kaybolması, çalınması, yırtılması ya da okunamayacak derecede yıpranması halinde senedin borçluya ibrazı mümkün değildir. Sonuç olarak da asıl hak sahibi, hakkını kaybetme gibi ağır bir durumla karşı karşıya gelecektir. Bu gibi durumlarda hakkın kaybedilmesi hiçbir şeyle telafi edilemeyeceği gibi ticari hayat bakımından da anlamsız ve katı bir tutum ihtiva edecektir. Kanun koyucu burada hak sahiplerinin bu durumlarla karşılaşma durumunu göz önünde bulundurup hak sahiplerine bazı imkanlar bahşetmiştir.[1]

Kanun koyucu 6102 sayılı TTK’de kıymetli evrakların zayi olması halinde senetteki hakkın son bulmadığını hüküm altına almıştır. Zayi olma halinde senet ile hak arasındaki ilişki mahkeme kararıyla ayrılmaktadır düşüncesi mevcuttur. Sistemimizde “senet yiter, hak yitmez” ilkesi mevcut olup mahkeme aracılığıyla bu ilkenin geçerli olacağı ilkesi mevcuttur.[2]

 

B. Uygulanacak Olan Hükümler

 

Kıymetli evrakların çeşitli ve kapsamlı olması nedeniyle kıymetli evrakların zıyaı ve iptali kurumu dağınık olarak düzenlenmiştir. Kıymetli evrakların zıyaı ve iptali düzenlenirken öncelikle aksine bir düzenleme olmadıkça bütün kıymetli evrak türleri için uygulanacak olan genel hükümleri öngörmüştür(6102 sayılı TTK 651-653). Kanun koyucu genel hükümlerden sonra nama yazılı senetlerin iptaline; irat senedi ile ipotekli borç senedine ilişkin düzenlemeleri ayrı tutarak hamiline yazılı senetlerin iptaline ve son olarak poliçenin iptaline ilişkin özel hükümleri düzenlemiştir(6102 sayılı TTK 657, 661-669, 757-765). Kanunda emre yazılı senetlerin iptali hakkında hüküm bulunmamaktadır. Bu eksiklik poliçenin iptaline dair hükümlerin varant ve makbuz senedi dışındaki emre yazılı senetler hakkında da uygulanacaktır. Kısacası bono ve çekin iptalleri de poliçenin iptali hükümlerine tabiidir(6102 sayılı TTK 778, 818).[3]

 

C. Davanın Şartları

 

1.Çekin Zayi Olması

İptal davasının ilk şartı mezkur çekin zayi olmasıdır. Burada zayi olan senetteki hak değil senedin kendisidir. Senet kopyasının ya da fotokopisinin hamilin elinde bulunmasının da bir önemi yoktur. Çünkü kopya ya da fotokopinin muhataba ibrazı ile muhatap ödeme gerçekleştirmeyecektir. Daha önce de açıklandığı üzere maddi olarak senedin mevcut olmaması veya senedin hak sahibinin isteği dışında elinden çıkması nedeniyle ibrazın mümkün olamamasıdır.[4]

 

Kıymetli evrak kaybolmamış ancak yanlışlıkla bir başkasına verildiği durumda ise kıymetli evrakın iptali için dava açılamaz. Mesela; tahsil için bankaya verilen kıymetli evrakın bankaca hak sahibi yerine başka birine verilmesi halinde kıymetli evrak az önce saymış olduğumuz durumlara uğramadığından kaybolmamış sayılır. Bu durumda senedin irade dışı kaybolduğu kabul edilemediğinden dolayı iptali de istenemeyecektir.[5]

 

2.Çekteki Mündemiç Hakkın Varlığının Sürmesi

Çekteki mündemiç hakkın varlığının sürmesi kanunda açıkça belirtilmemiştir. Ancak iptal davası açan kişinin senet üzerindeki hakkı yitirmemesi gerekmektedir. Hak ifa, ibra gibi şekillerde ortadan kalkmış ise artık senedin iptaline gerek yoktur. Başka bir açıdan bakıldığında senet üzerindeki hak, senedin zayi olmasından daha öncesinde doğmamışsa ve senedin kaybından sonra da doğma imkanı kalmamışsa yine iptale gerek yoktur. Gerek yoktur ifadesinden senedin iptalinin dava edilmesinin mümkün olmadığı anlamı çıkarılmalıdır. Ayrıca senette yer alan hakkın zamanaşımına uğraması ya da borçlu tarafından senet üzerindeki hakkın davaya konu yapılması senedin iptali için engel teşkil etmemektedir.[6]

 

3.Çek Zilyetliğinin Yeniden Mümkün Olmaması

Zayi nedeniyle senedin iptali müessesesi daha çok alacaklı tarafı korumaya yönelik bir hukuki korumadır. İptal istemi için senedin zayi olmasının geçici değil, sürekli nitelikte olması gerekmektedir. Senedin geçici olarak elden çıkarılması ya da kimin elinde bulunduğu biliniyorsa bu durumda iptal davası açmada hukuki yarar yoktur. İade(istirdat) davası açılması gerekmektedir. Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları bu yöndedir.

Yargıtay 11’inci Hukuk Dairesi’nin 18/01/1978 T. ve 1323 E. – 1940 K. sayılı kararı: “ … Mahkemece, toplanan deliller ve davalının polise verdiği 29/07/1976 günlü ifadesinde (kavga sırasında çekleri emniyet altına almak için aldığını) beyan ve ikrar ettiği böylece davacının rızasına aykırı şekilde çeklerin elden çıktığını sübuta erdiğinden dava konusu toplam 137.500 liralık çeklerin iptaline karar verilmiştir.

Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve tasfiye mukavelesinin imza edilmemek suretiyle tamamlanmamış bu nedenle çekin düzenlenmesinin dayanağı kalmadığından davalının temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Sonuç: Hükmün … onanmasına …” şeklindedir.[7]

 

D. Davayı Açmaya Yetkili Kişiler

 

Türk Ticaret Kanunu’nun 651’inci maddesinin ikinci fıkrasında iptal davası ve şartları düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre senedin zayi olması nedeniyle açılacak olan iptal davası, senedin zayi olduğu veya zıyaın meydana geldiği anda senet üzerinde hak sahibi olan meşru ve gerçek hamil tarafından açılabilecektir. Madde metnindeki hak sahibi kavramı sadece senedin malikini kapsamayıp senet üzerinde sınırlı ayni hakka sahip kişileri de kapsamaktadır. Örnek vermek gerekirse; senedin içerdiği hakkın alacaklısı, senedi rehin alan hamil, vekil hamil, intifa hakkı sahibi veya bunların vekilleriyle komisyoncuları da hak sahibinin içerisindedir. Elbirliği ile mülkiyet halinde Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre hak sahipleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan bütün hak sahiplerinin bu hakkı beraber kullanmaları gerekmektedir. Paylı mülkiyette halinde de senedin paylara bölünemeyeceğinden dolayı elbirliği mülkiyetteki gibi paydaşların hepsi birlikte davayı açmalıdırlar.[8]

Senedin kaybolması halinde iptal isteminin hasımsız olarak açılması gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nin 382’nci maddesinin e bendinin 6’ncı alt bendinde bu husus açıkça düzenlenmiştir. Hasımsız açılmasının koruduğu hukuki değerler çok önemlidir. İptal davası hasımlı açılır ise bir çok sakıncayı da içinde barındırmaktadır. İptal davasının hasımlı olarak açıldığı varsayıldığında ve devamında senedin iptal edildiği düşünüldüğü durumda, daha sonra gerçek ve meşru hamil olan kimse ortaya çıktığında gerek meşru hamilin gerekse borçlunun durumu ne olacaktır? Senedin borçlusu hem senedi getirene hem de hasımlı alınan iptal kararını iptal eden kimseye karşı senet bedelini ödemek zorunda kalabilecektir. Bu durumdan dolayı kanunda çekin iptalinin hasımsız olarak açılması gerektiği düzenlemiştir.[9]

 

E. Görevli ve Yetkili Mahkeme 

 

Görevli mahkeme, TTK’nin 4, 5 ve 757’nci maddeleri ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2, 282 ve 383’üncü maddeleri beraber değerlendirildiğinde Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşılacaktır. Tabii ki Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır.

Yetkili mahkeme konusunda ise kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumdan dolayı hukuk davalarında genel yetki olan davalının yerleşim yeri olduğu düşünülse de yukarıda da açıkladığımız üzere iptal davası hasımsız açılmaktadır. Bunun yanında mülga Türk Ticaret Kanunu’nda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda açık hüküm bulunmasa bile TTK’nin 669’uncu maddesinin birinci fıkrasında önleyici tedbir alınmasında yetkili mahkemenin ödeme veya hamilin yerleşim yeri mahkemesi olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu durumda birbirinin tamamlayıcısı olan iki kurumun yetkisinin aynı olacağı açıktır. Çünkü ödemeden men yasağı iptal davasından önceki adımdır. Ayrıca ödeme yeri mahkemesinin yetkili kılınmasında; talepte bulunan iptal istem sahibinin iddiaları hakkındaki delillerin, en güvenli ve kolay şekilde burada bulunabileceği ihtimalinin bulunduğu gözetilmektedir.[10]

 

F. İspat Külfeti

 

İptal davası hasımsız olarak açıldığından dolayı talep eden mahkemeye senedin zilyedi bulunduğunu ve senedi zayi ettiğini ispat etmekle yükümlüdür. Mahkeme karar vermeden önce senedin iptali için ileri sürülen iddiaları ve gerekli gördüğü hususları araştırdıktan sonra iddiayı kuvvetle muhtemel bulması halinde davanın kabulüne aksi halde davanın reddine karar verecektir. Davacının senede zilyet olması ve elinden irade dışında çıkması “fiili durum” olduğundan dolayı tanıkla ispatı mümkündür. Aksi düşünüldüğü vakit ispat sorunu karşımıza çıkacaktır.[11]

 

G. İlan Süreci ve İlanın Sonuçları

 

İspat külfeti kendisine ait olan taraf iddialarını ileri sürdükten sonra mahkeme tarafından istem sahibinin senet elinde iken zıyaa uğradığına ilişkin iddialarının doğruluğunu inandırıcı görürse TTK’nin 760’ıncı maddesi vd. uyarınca; ilk olarak senedin en az üç ay en çok bir yıl arasında tespit edilecek süre içinde ibraz edilmesini isteyecektir. İkinci ihtimalde ise verilen süre içinde ibraz gerçekleşmez ise senedin iptal edileceğini üç defa ilan edecektir. Vadesi gelmiş senetlerde zamanaşımı üç aylık sürenin geçmesinden önce olursa mahkeme bu üç aylık süre ile bağlı olamayacaktır. İlan Türk Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılır. Ancak somut olayın özelliğine göre başka ilan şekillerine de başvurulabilir. İlan içeriğinde tayin edilen süre içinde senedin mahkemeye tevdii edilmesi aksi halde senedin iptaline karar verileceği bulunmaktadır.[12]

Mahkeme ilanı yaptıktan sonra ilan süresi içinde senet mahkemeye getirilmediği ve diğer durumlarında mevcut olması durumunda davanın kabulüne karar verilir. Verilen süre içinde senet mahkemeye ibraz edilirse iptal talebinde bulunan tarafa mahkemece istirdat davası açması için süre verilir. Verilen bu süre içinde istirdat davası açmaz veya açılan istirdat davası sonucunda davanın reddine karar verilirse senet ibraz eden kişiye geri verilir ve ödeme yasağı kaldırılır.[13]

İptal kararı ilan edilecek bir karar değildir. TTK’nin 764’üncü maddesinin ikinci fıkrası “Poliçenin iptaline karar verilmiş olmasına rağmen, dilekçe sahibi kabul edene karşı poliçeden doğan istem hakkını ileri sürebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre emre yazılı senetlerde asıl borçlu(poliçede, poliçeyi kabul eden muhatap; bonoda, düzenleyen ve aval verenler) iptal kararı alan kimseye karşı şahsen sorumludurlar. Ancak çekte bu durum bu şekilde değildir. 818’inci maddenin istisna hükmü nedeniyle çeki zayi olan kişi, iptal davasına dayanarak, muhataptan, cirantalardan ve aval verenlerden hakkını talep edebilecektir.[14]

 

ıı. İPTAL KARARININ SONUÇLARI

 

A. İptal Kararının Olumlu Sonuçları

 

Kanun koyucu iptal kararıyla beraber senet üzerinde gerçek hak sahibi olan kişiye hakkını senetsiz dermeyan etme hakkını bahşetmiştir. İptal kararı ile birlikte senet borçlusuna senet alacaklısının kim olduğu gösterilmiş olmaktadır. Yani borçluya alacaklıyı teşhis etme fonksiyonunu icra etmektedir.  Bu durum iptal kararının olumlu sonucudur. Senet borçlusu da bu karar ile birlikte yapacağı iyiniyetli ödeme ile borcundan kurtulmuş sayılacaktır.[15]

 

B. İptal Kararının Olumsuz Sonuçları

 

Zayi olan çek, kıymetli evrakın en önemli özelliği olan teşhis fonksiyonunu kaybetmiştir. İptal kararı ile birlikte çekin teşhis fonksiyonu ortadan kalkmaktadır. İptal kararının bu olumsuz sonucu ile birlikte hakkın dermeyanı bakımından çeki elinde bulundurmak veya ibraz etme mecburiyeti bulunmamaktadır. İptal kararı ile birlikte senedin gerçek ve meşru hamili senet olmadan borçludan ödemede bulunmasını isteyebilecektir.[16]

 

C. İptal Kararının Senetle İlgisi Olan Tarafalar Arasındaki İlişkilere Etkisi

 

1.Hamil ile Senet Borçlusu Arasındaki İlişkilere Etkisi

İptal kararı ile birlikte iptal talebinde bulunan kişi borçludan ifayı isteme hakkını kazanır. İptal kararının ibrazı ve karar hamilinin kimliğini ispatlaması ile ifa talebinde bulunulabilecektir. Ayrıca iptal edilen senet borçluya bildirilmiş ise iptal kararının borçluya ibrazı zorunlu değildir. TTK’nin 646’ncı maddesinin ikinci fıkrası “Hile veya ağır kusuru bulunmadıkça borçlu, vade geldiğinde, senedin niteliğine göre alacaklı olduğu anlaşılan kişiye ödemede bulunmakla borcundan kurtulur.” şeklindedir. Bu hükme göre senet borçlusu karar hamilini meşru hak sahibi sayarak iyiniyetli olarak ödeme de bulunursa borcundan kurtulmuş olacaktır.[17]

Verilen iptal kararı ile birlikte borçluya karşı hak sahibi olan kişi tespit edilmiş olmaktadır. İptal davası sonuçlandıktan sonra senet hamili sayılan kişi senedi ibraz etmeden alacağını talep edebilecektir. Yani iptal kararı hak sahipliğinin teşhisine imkan vermektedir. Ayrıca iptal kararı ile birlikte zıyaa uğrayan senedin teşhis fonksiyonu ortadan kalkmasının yanında senet ile senette mündemiç olan hak da birbirinden ayrılmaktadır. Fakat iptal kararından sonra yeni bir senet düzenlenirse hak yeni senette mündemiç hale gelecektir.[18]

Türk Ticaret Kanunu’nun 652’nci maddesi uyarınca çekin iptal olması halinde iptal kararı hamili borçludan yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilecektir. Kanunda açık hüküm bulunmasına rağmen bu konu doktrinde tartışmaya neden olmuştur.[19] Ancak bizimde katıldığımız görüşe göre ise; iptal kararı ile birlikte iptal kararı hamili senedi ibraz etmeden sadece iptal kararına dayanarak alacağının ifasını talep etme yetkisi olan alacaklıya, ayrıca yeni bir senet düzenlenerek verilmesi iptal kararı hamiline sahip olduğu hakların üzerinde bir yetki vermemektedir. Bazı yazarlar yeni senedin ihdas edilmesi ile müracaat borçlularına başvurabileceğini söylemektedir. Diğer yazarlar ise iptal kararından sonra protesto çekilip müracaat borçlularına başvurulabileceği dile getirmiştir.[20] Daha önceden de bahsettiğimiz üzere çek zayi olmadan müracaat borçlularına müracaat hakkı elde edildiği takdirde hamil başvurabilecektir. Bu durumdan dolayı düzenlenecek olan yeni senedin hamile daha fazla yetki verme gibi bir anlamı bulunmamaktadır.[21]

Hasımsız olarak açılan iptal davası sonucunda alınan iptal kararında dava sürecinde borçlu olan kişi taraf sıfatına haiz değildir. Alınan iptal kararı ise iptal kararı hamilinin alacaklılık sıfatına kesin olarak kazandığı anlamına gelmemektedir. Bu durumlardan dolayı iptal kararı hamili, borçluya müracaat etmesi halinde senet iptal edilmemiş olsaydı hangi def’ileri ileri sürebilecek idiyse onları ileri sürebilecektir. Bu def’iler TTK’nin 687’nci maddesi uyarınca olmalıdır.[22]

Ayrıca diğer üzerinde durulması gereken konu ise iptal kararı hamilinin müracaat borçlularına rücu sorunudur. TTK’nin 818’inci maddesinin atfı ile 764’üncü maddenin ikinci fıkrası uygulanmayacaktır. Çeki zayi eden hamil, TTK’nin 652’nci maddesinin birinci fıkrası yararlanacaktır. İptal kararına dayanarak hakkını muhatap, keşideci, ciranta ve aval verenlerden talep edebilecek ve yeni bir çek verilmesini isteyebilecektir. Burada en ince nüans ise uygulamada karşımıza çıkmaktadır. Çünkü çeklere uygulanacak olan poliçeye ilişkin hükümler dolayısıyla çekin iptal edildiği tarihte protesto süresi geçmiş olabileceğinden, burada da müracaat borçlularına başvurmanın bir anlamı kalmayacaktır.[23]

 

2.Senet Borçlusu ile Senet Zilyedi 3. Kişi Arasındaki İlişkiye Etkisi

Senet borçlusu ile senet zilyedi arasında ilişkiyi Yargıtay kararı ile açıklamak daha doğru olacaktır. Bu konuyla alakalı özel bir düzenleme mevcut olmadığından dolayı iptal kurumunun ruhu ve genel düzenlemeler ışığında çözüme kavuşabilecektir. İptal kararı verildikten sonra iptal edilen senetle birlikte senet zilyedinin gelmesi durumunda; senet zilyedi öncelikle “iptal kararının iptalini” talep ederek bu konuda karar aldıktan sonra senetle ilgili talepte bulunulabilecektir. Yargıtay 11’inci Hukuk Dairesi’nin 26/01/2001 T. ve 5674/8724 sayılı kararı “ Ticari senetlerin zayi nedeniyle iptaline dair verilen karar, davanın hasımsız açılıp, görülmesi nedeniyle maddi hukuk bakımından kesin hüküm sonuçları doğurmaz. Bu itibarla ne senedin keşidecisi ve ne de mahkemece yapılan ilana rağmen hamili olduğu ticari senedi her nasılsa dava dosyasına ibraz edememiş olsa da senet zilyedini bağlamaz.

Zayi nedeniyle iptaline karar verilen senedi elinde bulunduran senet zilyedinin keşideciye müracaat ederek senet bedelinin kendisine ödenmesini istemesi mümkün olmadığı gibi, keşidecinin de iptal kararıyla hükümden düşen senedi ödemekten kaçınması gerekir. Senet zilyedi senedin meşru hamili olduğunu iddia ederek, iptal kararının iptali istemi ile dava açıp, zayi nedeniyle verilen iptal kararını ortadan kaldırtıp senede dayalı haklarına kavuşması, bir başka deyişle senede dayanarak ödeme talebinde bulunması mümkün bulunmamaktadır.” şeklindedir.[24]

İptal kararı hamilinin senet zilyedi olan üçüncü kişinin borçluya müracaatından önce başvurması halinde ifa borçlu tarafından iyiniyetli şekilde yapıldıysa üçüncü kişi sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir. Borçlunun iyiniyetli olarak ifa etmediği üçüncü kişi tarafından ispatlanabilirse, borçludan ikinci defa ifada bulunmasını isteyebileceği gibi borçluya karşı fiil nedeniyle tazminat davası açabilecektir.[25]

 

3.İyiniyetli Zilyet ile İptal Kararı Hamili Arasındaki İlişki

Öğretide, zayi edilmiş olan senedi iyiniyetle iktisap eden üçüncü kişinin iptal kararına rağmen iyiniyetinin korunması yönündeki görüş ağır basmaktadır. Eğer üçüncü kişi iptal kararından önce zayi olan senedi iyiniyetle iktisap etmiş ise zilyedin durumunda herhangi bir değişiklik olmaması gerekir. Çünkü iptal kararı ile gerçek hak sahibini tespit edici bir karar olmayıp sadece senedin zayi olduğunu gösteren bir karardır.[26]

İyiniyetli üçüncü kişi sadece elindeki senede dayanarak borçluya müracaat hakkını kaybetmektedir. İyiniyet sadece emre ve hamiline yazılı senetler için geçerli olup nama yazılı senetler için iyiniyet ile iktisap edilemeyecektir. Senet iptal edilip ancak borçlu tarafından bir ifa gerçekleştirilmemiş ise iyiniyetli zilyet; borçlu yeni bir senet düzenlemiş ise iptal kararı hamiline istihkak, yeni senet düzenlenmemiş ise ifanın kendisine yapılması, ifa gerçekleşmiş ise iptal kararı hamiline karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir.[27]

Çekte, bono ve poliçeden farklı olarak asli borçlu olmadığından dolayı ibraz süresi içinde muhataba ibraz edilmez ise çek hamilinin çeke dayalı olarak talepte bulunması söz konusu olamaz. Çekin iptali ibraz süresi geçmeden söz konusu olmayacaktır. İptalden sonra ortaya çıkacak zilyet iyiniyetli de olsa çek tutarını talep edemeyecek ve burada iyiniyet korunmayacaktır. Bu durum iptal kararı ile alakalı değildir. Önemli olan ibraz süresini kaçıran hamilin müracaat hakkının düşmesidir.[28]

 

4.İptal Halinde Zarardan Sorumluluk

İptal davası hasımsız olarak açıldığından dolayı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu kararın amacı şekli olarak hak sahipliğinin teşhisi ve tespitidir. Mahkemece verilmiş olan iptal hükmünün sonucunda karar hamili zayi olan senedi ibraz etmiş olsaydı hangi hukuki durumda bulunacak idiyse o hukuki duruma geri dönecektir. İptal kararı ile birlikte karar hamili senedi ibraz etmeden borçludan ifa talebinde bulunabilecektir. Ayrıca iptal kararı ile birlikte senedin teşhis fonksiyonu ortadan kalktığı gibi senet ile senette mündemiç olan hak birbirinden ayrılmaktadır. İptal kararından sonra borçlu tarafından yeni bir senet  düzenlenir ise hak yeni senette mündemiç olacaktır.[29]

Senedin borçlusunun ifada bulunabilmesi için senedin ibraz zorunluluğu iptal kararıyla beraber ortadan  kalkar. Mahkemece verilmiş olan iptal kararını ibraz eden karar hamiline borçlu tarafından iyiniyetle ifada bulunulur ise borçlu borcundan kurtulmuş olacaktır. Eğer ifa kötüniyetle, hile ya da ağır kusur ile gerçekleştirilir ise borçlu borcundan kurtulmayacaktır ve ikinci defa borcu ödemek zorunda kalacaktır.[30]

İptal kararının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden hareketle senedi elinde bulunduran kişi, senedin haksız olarak iptal edildiğini ileri sürerse iptal kararı hamiline karşı senet bedeli bu kişiye ödenmiş ise sebepsiz zenginleşme davası; bedel daha karar hamiline ödenmemiş ise hak sahipliğine yönelik muarazanın men’i(çekişmenin önlenmesi) ile yeni senet düzenlenmesi halindeyse istirdat davası açması imkan dahilindedir.[31]

İptal halinde zarardan sorumluluk halinde bir başka ihtimal ise muhatabın sorumluluğudur. Muhatabın sorumluluğu çekte ödeme yasağı bulunmasına rağmen ödeme yapması halinde karşımıza çıkmaktadır. Muhataba tebliğ edilmiş olan ödeme yasağı çekin ödenmesini engelleyen tedbirdir. Bu tedbir kararı kendisine tebliğ edilmesine rağmen muhatap ödeme de bulunursa sorumluluğunun olacağı açıktır. Muhatabın buradaki sorumluluğu yalnızca meşru hamile karşı olacaktır.[32] Sorumluluğun kapsamı ise Türk Borçlar Kanunu’nun 49’uncu maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğu kapsamında değerlendirilecektir.[33]

 

 

SONUÇ

Türk Ticaret Kanunu’nun 645’inci maddesine göre kıymetli evraktaki mündemiç hak senetten ayrı olarak devredilmesi ya da ileri sürülmesi mümkün değildir. Kıymetli evrakın zıyaı sebebiyle iptal hükümleri düzenlenmemiş olsaydı kıymetli evrakı zayi eden kişinin hakkı tamamen sona erecek ve borçludan herhangi bir şey talep edemeyecekti. Adalet ve hakkaniyet ölçüleri ile düzenlenen kıymetli evrakın zıyaı halinde iptal kurumu senedi zayi eden kişiyi korumak amacıyla ihdas edilmiştir.

Çek; çalınma, gasp edilme, kaybolma gibi sebeplerle senedin zilyetliğini kaybeden meşru hamil, senedin haksız olarak bir başkasının eline geçmesiyle bu kişinin elindeki senet nedeniyle hak talep etmesini ve sebepsiz zenginleşmesini önlemek amacıyla TTK’nin 757’nci madde hükmü ile mahkemeye başvurarak ödeme yasağı talebinde bulunmalıdır. Ödeme yasağı senedin ödenmesini engelleyen kıymetli evrakların ruhu itibariyle özel olarak düzenlenmiş önleyici bir tedbirdir.

Tedbir niteliğinde olan ödeme yasağı kararını alan hamilin bu kararı aldıktan sonra zayi edilmiş olan çekin kimin elinde olup olmadığının bilinip bilinmemesine göre kanun çerçevesinde yol haritası çizilecektir. Çekin kimin elinde bulunduğu biliniyor ise mahkeme tarafından ödeme yasağı kararı alan hamile istirdat davası açması için süre verir. Mahkemece verilen süre içinde iade davası açılmaması halinde mahkeme ödeme yasağını kaldıracaktır. İade davasının şartı aleyhine iptal davası açılacak olan kişinin kötüniyetli olması veya iktisabında ağır kusurunun olmasıdır.

Yeniden çekin zilyetliğine kavuşamayacak şekilde çeki zayi eden hamil ödeme kararından sonra çekin kimin elinde olduğu bilinmiyorsa iptal davası açılmalıdır. Çekişmesiz yargı işlerinden olan iptal davası hasımsız olarak açılır ve bu dava sonunda çek zayi sebebiyle iptal edilir. İptal davası sonucunda çek iptal edildiğinde karar hamili bu kararı muhataba ibraz ederek çek bedelini talep etme hakkına sahip olur. İptal kararı çekişmesiz yargılama sonucunda alınan bir karar olduğundan dolayı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Senette var olan hakkın içeriğine, varlığına ve bu hak üzerindeki tasarruf yetkisine etki etmez. Bu durumdan dolayı borçlu karar hamiline karşı senet sanki varmışçasına tüm def’ileri ileri sürebilecektir.

 

 

KAYNAKÇA

 

BOZER, Ali; GÖLE, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 3, Ankara, 2013.

CAN, Erol: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 2, Ankara, 2012.

CEBECİ, Emine: Çekin Ziyaı ve İptali, Erzurum, 2014.

COŞKUN, Mahmut: Hukuki ve Cezai Yönleriyle Kıymetli Evrak Hukuku, B. 3, Ankara, 2016.

DİRİKKAN, Hanife: Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali, Ankara, 1990.

ERİŞ, Gönenç: Türk Ticaret Kanunu Hükümlerine Göre Kıymetli Evrak, B. 2, Ankara, 2016.

GÜLLTEKİN, Özkan: Kıymetli Evrakın Ziya ve İptali, B. 8, Ankara, 2016.

GÜLTEKİN, Özkan: Öğretide ve Uygulamada Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali, B. 8, Ankara, 2016.

GÜNAY, Erhan: Uygulamalı Çek Rehberi, Ankara, 2009.

GÜRBÜZ, Hulusi: Ticari Senetlerin İptali Davaları ve Ticari Senetlere Özgü Sorunlar, İstanbul, 1984.

KARAKAYA, Umur: Kıymetli Evrakın Zayi Olması ve İptali, İstanbul, 2013.

KARAYALÇIN, Yaşar: Ticaret Hukuku Ticari Senetler Kambiyo Senetler, B. 4, Ankara,1990.

Kazancı İçtihat Bankası

KENDİGELEN, Abuzer; ÜLGEN, Hüseyin; HELVACI, Mehmet; KAYA, Arslan: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 7, İstanbul,2013.

ÖZTAN, Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 16, Ankara, 2009.

ÖZTÜRK, Hanife: Kıymetli Evrakın Zıyaı ve İptali, Ankara, 1990.

POROY, Reha; TEKİNALP, Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, B. 19, İstanbul, 2010.

PULAŞLI, Hasan: Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, B. 4, Ankara, 2015.

SEZER, Ahmet: Kıymetli Evrakın Zayi olması ve İptal Davası, B. 4, Ankara, 2016.

SİRMEN, A. Lale: Eşya Hukuku Dersleri, Ankara, 1995.

YAMAN, Adnan: Kıymetli Evrakın Zıyaı ve İptali, Ankara, 2004.

[1] PULAŞLI, a.g.e., s. 84.

[2] POROY, a.g.e., s.96.

[3] CAN, Erol: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 2, Ankara, 2012, s.40.

[4] BOZER, Ali; GÖLE, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 3, Ankara, 2013, s. 36.

[5] ERİŞ, a.g.e., s. 201.

[6] PULAŞLI, a.g.e., s. 85.

[7] GÜRBÜZ, a.g.e., s. 777.

[8] SEZER, a.g.e., s. 138.

[9] ERİŞ, a.g.e., s. 692.

[10]GÜLTEKİN, a.g.e., s. 155.

[11] COŞKUN, a.g.e., s. 1000.

[12] PULAŞLI, a.g.e., s. 107.

[13] COŞKUN, a.g.e., s. 1001.

[14] PULAŞLI, Hasan: Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, B. 4, Ankara, 2015, s. 106. KENDİGELEN, Abuzer; ÜLGEN, Hüseyin; HELVACI, Mehmet; KAYA, Arslan: Kıymetli Evrak Hukuku, B. 7, İstanbul,2013, s. 74.

[15] YAMAN, Adnan: Kıymetli Evrakın Zıyaı ve İptali, Ankara, 2004, s. 75

[16] POROY, a.g.e., s. 105.

[17] KENDİGELEN, a.g.e., s. 53.

[18] COŞKUN, a.g.e., s. 1007.

[19] Kambiyo senetleri iptal edildiği takdirde, yeni bir senet tanzim edilip edilemeyeceği tartışmalıdır.  Kanımca yeni bir senedin düzenlenmesi istenemez. Ancak tek borçlusu olan ve kanunen emre yazılı senetlerden sayılan pay senetlerinin iptalinde yeni bir pay senedinin tanzimi gerekmektedir.( PULAŞLI, Hasan: Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, B. 4, Ankara, 2015, s. 106)

[20]KARAYALÇIN, Yaşar: Ticaret Hukuku Ticari Senetler Kambiyo Senetler, B. 4, Ankara,1990, s. 373;ÖZTÜRK, Hanife: Kıymetli Evrakın Zıyaı ve İptali, Ankara, 1990, s. 88.

[21] CEBECİ, a.g.e., s. 109.

[22] GÜLTEKİN, a.g.e., s. 178.

[23] GÜLTEKİN, a.g.e., s. 192.

[24] Kazancı İçtihat Bankası

[25] KARAKAYA, a.g.e., s. 83.

[26] CEBECİ, a.g.e., s. 116.

[27] GÜLTEKİN, a.g.e., s. 192.

[28] GÜLTEKİN, a.g.e., s. 197.

[29] COŞKUN, a.g.e., s. 1013.

[30] SEZER, a.g.e., s. 152.

[31] KENDİGELEN, a.g.e., s. 53.

[32] CEBECİ, a.g.e., s. 119.

[33] GÜLTEKİN, a.g.e., s. 198.