AİLE KONUTU ŞERHİ

 

GİRİŞ

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda ilk defa düzenlenmiş olan aile konutu kurumu, toplum yaşamında ailenin (özellikle kadın ve çocukların) barınma haklarını koruma amacı taşımaktadır. Aile konutuna hukuki anlam dışında baktığımızda öncelikle bir ailenin başını soktuğu orada mutluluğu ve huzuru aradığını, sosyal açıdan bulunduğu bölgeye uyum sağladığını söyleyebiliriz. Diğer yandan konutun satın alınarak ya da kiralanma suretiyle elde edilmiş olması aile için maddi bir külfet olacaktır. Tüm bu nedenler sonucunda, kanun koyucu bu konutun kolayca elden çıkmaması, ailenin barınma hakkının korunması için birtakım düzenlemelerde bulunmuştur.

  1. Aile Konutu Nedir?

Aile konutu kanunda açık bir şekilde tanımlanmamış olup, kanun maddesinin gerekçesinden ve uygulamalar ışığında birçok tanıma ulaşmaktayız. Bu tanımlardan birine göre; aile konutu, eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürmeleri için ayrılan ve aynı konutta iki tarafın da yaşama hakkını güvenceye alan hukuksal bir kurumdur. Aile konutu TMK m. 194’te genel olarak düzenlenmiştir. “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.”

Madde hükümlerinden de anlaşıldığı üzere, aile konutu olarak kullanılan yerleşim yeri ile ilgili olarak eşlerin rızasına bağlanma hususu hüküm altına alınmıştır. Ayrıca söz konusu hakkın kullanımı için tapu kütüğüne şerh verilmesi de bu hakkı etkisi güçlendirilmiş nispi hak konumuna getirerek, diğer eş için olumlu bir durum yaratmıştır. Böylelikle tapu siciline güven ilkesi gereğince de iyiniyetli kişinin kazanımlarına engel olunmuş olur.

  • Aile Konutunun Unsurları

Bir konutun, yaşanılan yerin aile konutu olabilmesi için hem yaşayan kişilerin hem konutun bir takım niteliklere sahip olması gerekmektedir. Yaşayan kişiler önce aile birliğini oluşturmalıdır. Türk Hukuk sistemimizde aile kavramı resmi bir evlilik birliğine bağlanmıştır bu yüzden imam nikahı veya beraber yaşama durumu aileyi oluşturan bir durum değildir.

Aile konutu tek bir konut olmalıdır. Evlilik birliği içindeki kişilere ait birden fazla konut, yazlık, dağ evi vb. taşınmazlar ikincil nitelikli konut sıfatına haizdirler. Bunlardan biri aile konutu olabilir. Çünkü hepsinin aile konutu olduğu düşünülürse, aile birliğine ait mesken nitelikli tüm taşınmazların bir koruma altında olması gibi bir durum ortaya çıkar. Aile konutunun bu sıfata haiz olması için bir ayni hakka ya da şahsi hakka dayalı olarak kullanılması gerekmektedir.

Aile konutu kurumu evlilik birliğinin sona ermesi nedenlerinden birinin neticesinde sona erer. Çünkü bu hakkı kullanacak olan bir eş ortada yoktur. Tapu siciline şerh konulmuş ise, şerhin etkisi de evliliğin sona ermesiyle sona erer. Ayrıca evlilik birliği içerisinde yaşamlarına devam eden eşlerin ortak rızalarına bağlı olarak aile konutu sıfatının o konut açısından kaldırılması da mümkündür.

  • Aile Konutu Şerhi Konulması

Aile konutu şerhini eşlerden herhangi biri koyulması talebinde bulunabileceği gibi ikisi beraber de koyulması için ortak hareket edebilir. Burada daha önce belirttiğimiz gibi eşler dediğimiz de resmi evlilik birliği içerisinde olan kişiler aklımıza gelecektir. Ancak evlilik butlanla sakat durumda olduğu takdirde evliliğin iptaline kadar yapılan işlemler evlilik birliği içindeki eşler tarafından yapılmış olacağı için, söz konusu durumdaki kişiler de şerh koyulması için talepte bulunabilecektir. Şerh koyulması talebinde bulunan eşin malik sıfatına haiz olması gerekmez.

Şerh koyulacak konut açısından eşlerden birinin bir ayni hakka veya malik sıfatına sahip olması gerekir. Söz konusu şerh, kiralanan bir konut bakımından konulamaz. 1756 (2014/4) sayılı genelge kapsamında aile konutu şerhi, intifa hakkı bakımından koyulabilecektir. Burada genelgeye göre lehine intifa hakkı olan kişinin eşinin şerh koyulması talebinde bulunması bakımından yetkilendirme yapılmıştır.

Yukarıdaki bağımsız durumlar açısından şerhin konulması talebinde bulunmaya yetkili kişiler tarafından, doğrudan tapu müdürlüğüne yapılacak başvuru ile tapu siciline aile konutu şerhi konabilecektir.

Şerh Konulması Talebinde İbraz Edilecek Belgeler

Tapu Sicil Tüzüğünün 49’uncu maddesinde yer alan “tasarruf hakkını yasaklayan şerhler için aranan belgeler” bakımından c bendinde yer alan aile konutu şerhi için aranan belgelerin neler olduğu belirtilmiştir. Madde hükmünce istenen belgeler “merkezi nüfus idaresi sisteminden veya nüfus müdürlüğünden alınan yerleşim yeri belgesi ile medeni hâli gösterir nüfus kayıt örneği” olup ayrıca söz konusu genelge bu belgeler açısından ayrıntılı düzenleme yapılmıştır. Genelgenin A/2. m. son cümlesinde “Aile konutu şerhi işlenmesi gereken taşınmazın tapu sicilindeki ada/parsel bilgileri ile MERNİS üzerinden alınan yerleşim yeri verilerinin çakıştırılması gerektiği zaman belediye, muhtarlık, kadastro müdürlüğü, apartman yönetimi, LİHKAB vb. kurumlardan bu konuda durumu kanıtlayıcı nitelikte belge alınması gerekmektedir.” denilmek suretiyle tüzükte yerleşim yeri olarak belirtilen konutun MERNİS kayıtlarıyla çakışması gerektiği belirtilmiştir.

TMK’ya göre yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Ancak kişinin yaptığı meslek sebebiyle yerleşim yeri ile aile konutu olarak özgülediği yer farklı olabilecektir. Nitekim eşlerden her birinin farklı yerleşim yeri adreslerinin bulunmasında da bir engel yoktur. Hatta ve hatta MERNİS kaydını herhangi maliki olduğu bir konut adresine alabilir. Özellikle seçim zamanlarının yaz aylarına geldiği durumlarda, kişiler MERNİS kaydını yazlık bölgesine alarak, oy kullanma işlemini o adrese bağlı olarak yapmaktadır. Bu gibi durumlar sebebiyle genelgede belirtilmiş olan durum sebebiyle MERNİS adresi ile yerleşim yeri adresi çakıştırılamadığından aile konutu şerhi konulması bakımından sorunlar ortaya çıkacaktır. O yüzden talep sonrasında MERNİS kayıtları ile karşılaştırma sonucunda talep reddedilmemeli MERNİS kaydının değiştirilmesine zorlanmamalı diğer kurumlardan aile konutu olduğuna dair belgelerin alınmasıyla talep gerçekleştirilmelidir. Tabi burada yine malik olan eşin mi bu talepte bulunduğu yoksa diğer eşin hakkını mı kullandığı hususu önem arz etmektedir. Ailenin yaşadığı yer daha değerli bir yer olabileceğinden ötürü yazlık, dağ evi gibi yerlerde MERNİS adresinin bulunması sebebiyle malik eş diğer eşin hakkını kısıtlama amacıyla bu durumu düşünmüş olabilir. Ancak uygulamada ve doktrinde tali nitelik taşıyan konutlardan olan yazlık dağ evi, yayla evi gibi yerlerin aile konutu olarak kabul edilmediği unutulmamalıdır.

  • Aile Konutu Şerhi Konulmasında Özel Durumlar

Genelgenin A/4. Maddesinde özel durumlar öngörülmüş olup bu hususlar;

4.a. bendine göre; “Şerhe konu taşınmazın niteliği aile konutu olarak özgülemeye uygun olmamakla birlikte, eylemli olarak arsa, tarla, bağ, bahçe vb. nitelikli taşınmaz üzerinde aile konutunun bulunduğunun belediye veya muhtarlıktan belgelendirilmesi ya da kadastro müdürlüğü/LİHKAB tarafından konutun zeminde tespit edilerek rapora bağlanması durumunda (ilgilileri cins değişikliği işlemine zorlamadan) sicile aile konutu şerhinin işlenmesi, gerekmektedir.”  Burada tapudaki niteliği bakımından mesken olmaması dolayısıyla, arsa, bağ gibi görünen yerlerde aslında konut sahibi olarak yaşamlarını sürdüren aileler söz konusu olabilmektedir. Yaşayan kişiler bu yapıya birlikte zilyet iseler aile konutu şerhi verilebilecektir. Ayrıca arsa niteliği değiştirilerek mesken yapılmasına da zorlanamayacaklardır bu kişiler. Genelgede sayılan nitelikler örnekleme yoluyla belirtilmiş olmasından dolayı; işyeri nitelikli, depo nitelikli taşınmazlar bakımından da aynı husus doğrultusunda ilgili kurumlar tarafından yapılacak tespit ve raporlama sonucunda aile konutu şerhi koyulması talebi kabul edilmelidir.

4.b. bendine göre; “Tapu siciline muhdesat olarak yansıyan konutun malikinin, mülkiyet hanesinde ismi bulunması durumunda bu hissesi üzerine aile konutu şerhinin işlenmesi gerekmektedir.” Söz konusu durumda, bir arsa üzerinde bina nitelikli bir yapı olabilir. Bu bina üzerinden kat mülkiyeti veya kat irtifakı düzenlenmemiş olabilir. Ama kişi o taşınmaz üzerinde pay sahibi ise, muhdesat bakımından da malik sıfatı taşıyorsa aile konutu şerhi işlenmesi talebi kabul edilmelidir. Nitekim kadastro kanunu da bu konu açısından m.19/2 “Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.” hükmüne haizdir.

4.c. bendine göre; “Taşınmaz üzerinde intifa hakkı lehdarı olan kişinin eşinin talep etmesi durumunda, intifa hakkı üzerine aile konutu şerhinin işlenmesi gerekmektedir.” Bilindiği üzere aile konutu şerhi konulması bakımından, eşlerden birinin bu taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkı bulunması gerekmektedir. Ancak genelge özel durumlar içerisinde sınırlı ayni haklar açısından bu durumu düzenleme ihtiyacı duymuştur. İntifa hakkı hak sahibine o haktan yararlanma ve kullanma hakkı tanımaktadır. Ancak bu hakkın kullanımı hak sahibi tarafından üçüncü kişilere devredilebilmektedir. Diğer yandan intifa hakkı mirasçılara geçmeyeceği gibi hak tamamiyle devredilememektedir. Bu açıdan bakıldığında aile konutu şerhi konulmasının ne gibi bir koruma amacı güttüğü fark edilememektedir. Hak sahibi bu hakkından kendi rızasıyla vazgeçebilir veya terkin edebilir. Bu nedenle genelge ile bu konu düzenlenme ihtiyacı hasıl olmuştur. Sonuçta eğer söz konusu hak neticesinde konut üzerine aile konutu şerhi konulursa, hem hak sahibi kullanma hakkını bir başkasına eşinin rızası olmadan veremeyecek hem de intifa hakkının terkini açısından da eşin rızası aranmak durumunda olacaktır. Son olarak genelgede yer verilmemiş olsa da sükna hakkı ve üst hakkı açısından da bu durumun göz önünde bulundurulmasında hukuki fayda vardır. Nitekim intifa hakkının tabi olduğu kriterlere bu haklar da tabidir.

4.ç. bendine göre; “Üzerinde haciz, tedbir, ipotek vb. kısıt bulunan taşınmazlarda, aile konutu şerhini talep eden kişinin, taşınmaz üzerindeki şerhlerin/ipoteğin varlığını kabul etmesi durumunda, aile konutu şerhinin işlenmesi (aile konutu şerhine yönelik ihtiyati tedbirler hariç) gerekmektedir.” Burada diğer eşin sonradan bu kısıtlamalara taşınmaz üzerindeki şerhlere icazet vermesi koşuluyla aile konutu şerhinin verilmesi konusu TMK. m.194 açısından korunan hukuki müesseseye aykırılık teşkil etmektedir. Unutulmamalıdır ki aile konutu şerhi kurucu nitelik değil açıklayıcı nitelik taşımaktadır. Bu yüzden aile konutu niteliğini taşımasından itibaren diğer eşin rızası alınmadan yapılan TMK. m.194 uyarınca koruma altına alınan hususlar üzerinden yapılacak tasarruf işlemlerinin geçersizliği sebebiyle, diğer eş dava yoluna başvurabilecektir. Ayrıca madde hükmünde belirtilen haciz, tedbir gibi cebri icra yolu ile yapılan, malik eşin rızasına dışında hayat bulan işlemler bakımından diğer eşin rızası aranmamaktadır. Bu nedenle hukuki açıdan da korunan bir durum yoktur. Ancak ipotek konusunda, aile konutu niteliği taşımasından itibaren rıza alınmadan yapılacak bir kısıtlama diğer eşin rızasına bağlıdır. Ayrıca genelge ile kanunda belirtilen bir hak kısıtlanamaz. Bu nedenle aile konutu şerhi konulması açısından diğer eş diğer şerhleri kabule zorlanamaz.

4.d. bendine göre; “Aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekânları ifade ettiğinden, zaman zaman ya da hafta sonu kullanmak amacıyla edinilen yazlık konut, dağ evi gibi konutlar Türk Medeni Kanunu'nun 194'üncü maddesi kapsamına girmemekle birlikte, yerleşim yeri belgesinin ibraz edilmesi durumunda, aile konutu şerhinin işlenmesi gerekmektedir.” Bu husus hakkında yukarıda bilgi verilmiştir.

  • Aile Konutu Şerhinin Reddedilmesi Durumları

4.e. bendine göre; “4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda üçüncü kişilere ait taşınmaz mal üzerine aile konutu şerhi verilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından, bu tür taşınmaz mallara aile konutu şerhi işlenmemesi gerekmektedir.” Aile konutu kurumu eşler arasında hukuki işlem yapma açısından bazı durumlarda kısıtlama getiren bir kurumdur. Durum böyleyken, üçüncü kişinin malik sıfatına haiz olduğu bir konut üzerinde eşlerden birinin sınırlı ayni hak veya şahsi hakkına dayanarak aile konutu şerhi konulması isabetsiz olacaktır. Yukarıda belirtilen sınırlı ayni haklar durumunda konulan aile konutu şerhi sadece, sınırlı ayni hak derecesinde geçerlidir. Malik üçüncü kişinin tasarrufta bulunma hakkının kısıtlanması gibi bir durum söz konusu olamaz. Ayrıca kanundan ya da genelgeden şahsi hak sebebiyle konut üzerine aile konutu şerhi konulabileceği düzenlenmemiştir.

4.f. bendine göre; “Üzerinde intifa hakkı bulunan taşınmazlarda çıplak mülkiyet malikinin intifa hakkı süresince kullanma ve yararlanma hakkı bulunmadığından, çıplak mülkiyet üzerine aile konutu şerhinin işlenmemesi gerekmektedir.” Eş maliki olduğu bir taşınmaz üzerine intifa hakkı tesis ederse doğal olarak kullanım ve faydalanma hakkı hak sahibinde olacaktır. Bu nedenle aile konutunun varlığına ters bir durum söz konusu olur. Çünkü bir konutun aile konutu olarak özgülenmesi için eşlerin o konutta beraber yaşıyor olması gerekir. Bu nedenle çıplak mülkiyet üzerinde aile konutu şerhi konulması mümkün değildir.

  • Aile Konutu Şerhinin Hukuki Etkisi

Genelgenin A/5. maddesi hükmüne göre; “4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince, eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Madde ile aile konutuna ilişkin bazı hukuki işlemlerin yapılabilmesi diğer eşin rızasına bağlı hale getirildiği için, malik olan eşin iradi olarak yaptırabileceği, aile konutu ile ilgili devir sonucunu doğuran 78 (satış, bağış vb.) veya konut üzerindeki hakkı sınırlandıran (ipotek, satış vaadi, intifa, sükna, kira şerhi vb.) işlemler, ancak malik olmayan eşin rızasının alınabilmesi halinde gerçekleştirilebilecek; malikin iradesi dışında gerçekleştirilen (hükmen tescil, cebri satış, haciz, tedbir vb.) işlemlerde ise eş rızası aranmaksızın işlem yapılabilecektir” burada belirtilen eşin rızasına bağlı olarak hakkın kısıtlanması durumu sadece şerhin değil, aile konutu kurumunun özelliğidir.

Malik eşin iradesine tabi olan işlemler açısından diğer eşin rızası aranmaktadır. Bu nedenle rızası dışında yapılan haciz, cebri satış gibi işlemler açısından diğer eşin rızası aranmamaktadır. Yukarıda özel durumlarda belirtildiği gibi kanun maddesinin koruma altına almadığı bir şeyin ayrıca genelgede aksi şekilde belirtilmesinde bir hukuki fayda bulunmamaktadır.

Aile konutu şerhi bulunması neticesinde ayrıca, tapu siciline güven ilkesi ve tapu sicilinin aleniği ilkesi sonucunda, şerh bulunmadığı takdirde malikin yapmış olduğu tasarruf işleminin karşı tarafının iyiniyeti korunur mu? Tapu kayıtlarına göre aile konutu şerhi bulunmamaktadır ve bu kişi o taşınmazın, satan kişinin ailesiyle yaşamına özgülenmiş olduğunu bilemeyecek durumdaysa iyiniyeti korunur. Ancak bilebilecek durumdaysa, şerh olmasa da yolsuz tescil sebebiyle, diğer eş tapu kütüğünün düzeltilmesi davası açarak bu durumu düzelttirebilme hakkına sahiptir.

Şerh bulunduğu takdirde zaten tapuda satış işlemleri esnasında, tapu memurunun bu durumdan haberdar olması dolayısıyla eşin rızasının varlığı olmadan satış işlemi gerçekleştirilemeyecektir.

  • Aile Konutu Şerhinde Bildirimde Bulunma

Bu husus genelgenin A/7. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre;

-Aile konutu şerhi, malik olmayan eşin talebi ile işlenmiş ise, malik olan eşe işlemin sonucundan bildirimde bulunulması,

-Üzerinde haciz, tedbir, ipotek vb. kısıt bulunan taşınmaza aile konutu şerhinin işlenmesi durumunda, işlem sonucundan haciz, tedbir ve ipotek alacaklılarına bildirimde bulunulması,

-Aile konutu şerhi bulunan taşınmaza haciz, tedbir vb. işlenmesi durumunda, işlem sonucundan lehine aile konutu şerhi verilen eşe bildirimde bulunulması,

-Aile konutu şerhinin, mahkeme ya da icra müdürlüğünün yazısına istinaden terkin edilmesi halinde, malik olmayan eşe işlemin sonucundan bildirimde bulunulması,

-Ayrıca, aile konutu şerhi eşlerden herhangi birinin tek taraflı talebiyle terkin edilmiş ise diğer eşe işlemin sonucundan Türk Medeni Kanunu'nun 1019. maddesi gereğince bildirimde bulunulması, gerekmektedir.

Bildirim yükümlülüğü tapu memurundadır.

  • Aile Konutu Şerhinin Terkini

Terkin işlemi iki şekilde olmaktadır. Genelge metninden anlaşıldığı üzere, ilk olarak şerhin konulması talebinde bulunmaya yetkili kişiler terkin talebinde bulunmaya da yetkilidirler. Diğer yandan taşınmazın aile konutu niteliğini kaybetmesi neticesinde terkin işleminin yapılması şeklinde olur. Genelgenin A/6. maddesinde bu hususlar düzenlenmiştir.

Şerhin Koyulmasını Talep Edebilen Kişilerce Terkin  

Aile konutu kurumu diğer eşin ve varsa aile birliği içerisindeki çocukların korunması amacı taşımaktadır. Bu sebeple her ne kadar şerh konulması talebinde bulunma açısından taşınmaz maliki eş de yetkili iken terkini için tek başına bu işlemi talep edememektedir. Genelge bu açıdan aile konutu kurumunun amacına uygun olarak düzenlenmiştir. Genelgeye göre;

-Şerh malik olmayan eşin talebiyle işlenmiş ise yine malik olmayan eşin talebiyle,

-Şerh eşlerin birlikte talebiyle işlenmiş ise; her ikisinin veya lehine şerh verilenin talebiyle,

-Eşlerin birlikte malik olduğu hisseli taşınmaz mallarda şerh eşlerden birinin talebiyle işlenmiş ise; eşlerin ikisinin veya lehine şerh verilenin talebiyle,

-Malik olan eşin talebiyle şerh verilmiş ise malik olmayan eşin de talep ya da muvafakatiyle,

  • Taşınmazın Aile Konutu Niteliğini Kaybetmesi Sonucu Terkin

Taşınmazın kanunda yer alan hususlar doğrultusunda sağlaması gereken niteliklerinin varlığının son bulması sonucunda malik olan eş bu durumu kanıtladığı takdir de tek başına terkin talebinde bulunabilecektir. Söz konusu niteliğin kaybedilmesi hususları genelgede şu şekilde belirtilmiştir;

-Ölüm halinde sağ kalan eşin tek yanlı talebiyle,

-Aile konutu şerhinin terkinine ilişkin mahkeme kararının ibrazı ile,

-Kesinleşmiş boşanma veya evliliğin iptali ilamının ibrazı halinde (kararda aile konutu şerhinin devam etmesine yönelik herhangi bir hükmün bulunmaması koşuluyla) malik olan eşin tek taraflı talebiyle,

-Yeni bir aile konutu edinildiğinin ve o taşınmaza aile konutu şerhi işlendiğinin kanıtlanması durumunda malik olan eşin talebiyle,

-Aile konutu şerhi, taşınmaz maliki eşin talebine bağlı işlemlerde, diğer eşin muvafakatını zorunlu kıldığından ve talebe bağlı olmayan mahkeme kararının infazı, cebri satış gibi işlemleri engellemeyeceğinden, ayrıca, aile konutu şerhi talep edilirken diğer şerhler ile ipoteklerin hukuki sonucu kabul edildiğinden, mahkeme ya da icra müdürlüğünün yazısı ile, aile konutu şerhinin terkini mümkündür.    

Aile Konutu Şerhi Hakkında Yargıtay Kararları

  1. Hukuk Dairesi 2009/19307 E. 2010/8577 K. 29.04.2010 tarihli kararında;

“Davalının daha önce açtığı aile konutu şerhi konulmasına yönelik davasından feragat etmesi taşınmazın aile konutu vasfını ortadan kaldırmaz ve sonradan açılacak davalar için kesin hüküm oluşturmaz.”

  1. Hukuk Dairesi 2012/7316 E. 2013/785 K. 16.1.2013 tarihli kararında;

“Cebri icra ile yapılan satışlarda davacı eş, Türk Medeni Kanununun 194. maddesinde yer alan korumadan yararlanamaz.”

Hukuk Genel Kurulu 2013/2-2056 E. 2015/1201 K. 15.04.2015 tarihli kararında;

“Aile konutu şerhi konulmuş olmasa da eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Bu haktan önceden feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamaz ve açık rıza ancak “belirli olan” bir işlem için verilebilir. Eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörülmemiştir. Söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Somut olayda, davalı eş dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. İpotek işleminin, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediye teminat teşkil etmek üzere kurulmuş bulunmasının da önemi bulunmamaktadır. Yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkânsızdır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce; ipotek işleminin kurulmasına neden olan, davacı ve davalı eş ile aynı çatı altında oturan müşterek çocukların kullandığı krediden ve dolayısıyla da ipotek işleminden davacı eşin haberdar olmadığını kabul etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. İpoteğin kaldırılması isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.”

 

Aile konutu şerhinin alınabilmesi için aile hukuku alanında uzman bir avukat ile bu işlemlerin yürütülmesi hak sahibinin hakkına daha hızlı ve tam kavuşmasını sağlayacaktır.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

DURAL,ÖĞÜZ, GÜMÜŞ, Türk Özel Hukuku Cilt:3 Aile Hukuku, Filiz, İstanbul 2019

1756 Sayılı (2014/4) Aile Konutu – Mal Rejimleri – Çocuk Malları Konulu Genelge

ÖNER NEBİOĞLU,  Aile Konutunun Özellikleri, Unsurları, Koruma Süresi ve Korunma Nedenleri, TBB Dergisi 2011(97) s.117-154

SERDAR, 1756 (2014/4) Sayılı Genelge Kapsamında Aile Konutu Şerhi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 2, 2019, s. 583-628